16 Haziran 2017 Cuma

Bilim ve Budalalık

Budalalık, cahillikten mi yoksa dar görüşlülükten mi kaynaklanır? 

Milan Kundera, Roman Sanatı (1986) adlı ünlü denemesinde şunları söylüyor:

“19. yüzyıl lokomotifi icat etti ve Hegel evrensel tarihin ruhunu yakaladığından emindi. Flaubert budalalığı keşfetmişti. Açık yüreklilikle şunu söyleyeceğim, bilimsel aklından o kadar gurur duyan bir yüzyılın en büyük keşfi bence budur. Elbette, Flaubert'den önce de budalalığın varlığından kimsenin kuşkusu yoktu ama bu biraz farklı anlaşılıyordu: Basit bir bilgisizlik, eğitimle düzeltilebilecek bir kusur olarak bakılıyordu ona. Oysa, Flaubert'in romanlarında budalalık insanın varoluşundan ayrılamayacak bir boyuttur....Flaubert'in budalalığa bakışı içinde en çarpıcı olan, en afallatıcı olan şudur: budalalık bilimin, tekniğin, ilerlemenin, modernliğin karşısında silinmez, tam tersine ilerlemeyle birlikte o da ilerler! Flaubert, hınzırca bir tutkuyla etrafındaki insanların, kendilerinin daha zeki ve külyutmaz olduklarını göstermek için söyledikleri kalıplaşmış deyişleri topluyordu. Bunlarla ünlü bir “Basmakalıp Fikirler Sözlüğü hazırlamıştı. Biz de bu başlığı kullanarak, modern budalalığın cehalet değil, basmakalıp fikirlerdeki düşünce eksikliği anlamına geldiğini söyleyelim. Flaubert'in keşfi, dünyanın geleceği için Marx'ın ya da Freud'un en sarsıcı düşüncelerinden çok daha önemlidir. Çünkü gelecek, sınıf mücadelesi ya da psikanaliz olmadan da hayal edilebilir; ama bilgisayarlara kaydedilen, kitle iletişim araçlarıyla yayılan basmakalıp fikirlerin pek yakında özgün ve bireysel bütün düşünceleri ezecek, böylece Modern Çağ'daki Avrupa kültürünün özünü boğma tehlikesi taşıyacak bir güç halinde önlenemez bir biçimde yükselmesi olmadan hayal edilemez.” *

Kundera haksız mı? Kundera budalalıklar konusunda herhangi bir örnek vermiyor. Burada bizim elbette budalalığın tek tipinden değil ama çeşitli türlerinden söz etmemiz gerekir. Çok iyi eğitim görmüş bir kimsenin bazı taşlaşmış dogmalardan hiçbir şekilde sıyrılamaması budalalık değil midir? Bilim dünyasında başarılı olmuş kimselerden birçoğu, insanlığın yıkımına yol açabilecek bazı davranışlarda bulunmadılar mı? Eski çağlarda insan öldürmek daha zordu. Ama özellikle son asırda milyonlarca insan “yüksek teknoloji”nin yardımıyla ve çoğu zaman görülmelerine bile gerek kalmadan kolaylıkla yok edilebildiler. Uzaydaki gökcisimlerinden birindeki olası bir zeki varlık, dünya adlı bir uzak gezegende insanların binlerce yıldan beri birbirlerini (“çeşitli”
nedenlerle!) öldürüp durduklarını öğrense, insanları zeki varlıklar olarak mı, yoksa budalalar topluluğu olarak mı değerlendirir?

Enrico Fermi, çok başarılı bir fizikçiydi. Fizikte ve matematikte çok büyük başarılara imza attı ve yeni radyoaktif elementlerle ilgili buluşundan dolayı 1938'de Nobel Fizik Ödülü aldı. İkinci Dünya Savaşı sırasında New Mexico'da Los Alamos'ta atom bombası üretme ve deneme çalışmalarına katıldı. Bu çalışmalara katılan ve Fermi'nin bir biyografisini de hazırlayan fizikçi Emilio Segre, meslektaşı Fermi için şunları söylemektedir:

“Amacın acımasız ve dehşet verici olmasına karşın, bütün zamanların en büyük fizik deneylerinden biri söz konusuydu. Fermi bütünüyle bu uğraşa gömüldü. Testin yapıldığı sırada yürütülen faaliyetlerin doğuracağı bütün teknik sonuçları anlayan birkaç kişiden biri, belki de tek kişi oydu.”

Fermi bu çalışmalara sadece bir fizik deneyi çerçevesinde katılmış değildi. Çünkü atom bombası Hiroşima'da ve Nagazaki'de kullanıldıktan sonra da aynı yılın sonlarına kadar çalışmasını sürdürdü. Yani kendisinin korkunç bir katliama aracı yapılmasının rahatsızlığını duyarak hemen istifa etmedi. Bunu yapmış olsaydı bu kez çok saf bir budala durumuna düşmeyecek miydi? Zincirleme uranyum tepkimesi mekanizmasını ilk kez anlayan büyük fizikçi Lise Meitner, atom bombası çalışmalarına katılması teklifini daha başlangıçta reddetmişti. Lise Meitner'in mezar taşında şu yazılıdır:

“İnsanlığını hiç yitirmeyen bir fizikçi”.

Bir meslek sahibi, işini çok iyi yapıyor olabilir. Çok iyi eğitimli ve alanında çok bilgili olabilir. Fakat günümüzde artık herkesin yaptığı işin etkilerini ve sonuçlarını yerel ve küresel ölçekte tartması ve kişisel konumunu, insanlığa olan genel hizmet çerçevesinde değerlendirmesi gerekir.
İnsanlığa hizmetin derecesini ise yapılan işin, doğanın korunmasını ne kadar gözettiği ve insanların özgürlük ve eşitlik düzeylerini ne kadar yükseltmiş olduğu belirler.
Görüş açısının darlığı ile budalalık ilişki içindedir.

Dar görüşlülükten kurtulmanın yolu, bilimin, felsefenin ve sanatın sorgulayıcı iklimine girmekten geçer.

Günümüzdeki budalalıkların yıkıcılığı, eski çağlardaki budalalıkların yıkıcılığından daha fazladır.

Osman Bahadır

* Milan Kundera; Roman Sanatı, Can Yayınları, 5. basım Nisan 2014, s. 152.

Görsel: Ada Lovelace’in Margaret Sarah Carpenter tarafından yapılmış portresinin detayı (1836)


Bilim Tarihçisi Sn. Osman Bahadır'a bilim tarihini irdeleyen bu içten yazıyı paylaşmama izin verdiği için sonsuz teşekkürler.

Derleyen: A. Şükran Demiralp, 16 Haziran 2017 Cuma