25 Ekim 2016 Salı

İradelerimizi İrdeleyebilmek..



  • "Özgür irade" nedir?
  • "Özgür irade" ne değildir?
  • "Özgür İrade" var mıdır?
  • "İrade"mizi neler etkiler? 
  • ...devam edebilir...

ARAŞTIRMALAR:

  • 28 Şubat 2017: "Gen mi, çevre mi?" * : "Önemli olan şu ki biri ne de öbürü sizin seçiminizdir. Her birimiz genetik bir şablonla dünyaya gelir ve bizi biçimlendiren ilk yıllarda üzerinde hiç söz sahibi olmadığımız koşullar dünyasının içinde buluruz kendimizi. Genlerle çevrenin karmaşık etkileşimi, toplumdaki her bir kişinin farklı bakış açısına, farklı kişiliğe ve karar verme konusunda da farklı becerilere sahip olması sonucunu getirir beraberinde. Bunlar insanların özgür iradeleriyle yaptıkları seçimler değillerdir, yanlızca oyunda önlerine düşen kartlardır!  Beynimizin oluşum ve yapısını etkileyen faktörleri kendimiz seçmediğimiz için, özgür irade ve kişisel sorumluluk kavramları bu noktada bir yığın soru işaretine gebedir. 162" Bu nedenle bir çok durum için, şimdilik kabaca eşit oranda gen ve çevre etkisini sadece varsayabiliriz:




  • 3 ocak 2017: Tekrarlar ve John Berger: http://bit.ly/2iGh3Z

  • ANILAR ve BELLEK: "Doğa anılarımızdan örneğin, KORKUTUCU olayları çok derinlerde saklar: Bunları silmek zordur. Ve herhangi bir anda FLAŞ gibi yanıp sönebilirler(TECAVÜZ KURBANLARI ve SAVAŞ GAZİLERİNİN sıklıkla anlattıkları gibi)."
Kaynak: DAVID EAGLEMAN'dan alıntı özeti

  • Prof. Dr. Mehmet Şener: 
ÇOK DİSİPLİNLİ ETİK KONGRESİNİN ARDINDAN yazısından alıntı: ".....Bir insanın etik temelde sorgulayabilmesi için, o insanın iradesinin herhangi bir otoritenin vesayati / baskısı altında kalmadan karar verme özgürlüğüne sahip olması , nasıl davranacağı konusunda seçeneklerinin elinden alınmış olmaması gerekmektedir. " 
Kaynak: 31 - 08 - 2012, Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji eki

Bknz: http://asukrandemiralp1.blogspot.com.tr/2016/07/neyiz.html

23 Ekim 2016 Pazar

YAZLIKLARI OLAN BAZI HAYVANSEVERLER!


Yaz sezonunun bittiği şu dönemde (18 – 22 Ekim 2016) kesişen zorunlu gezimizde yazlıkçıların yoğun olarak yerleşimlerinin olduğu bölgelerden de yolumuz geçti. Özel olarak nereler olduğunu yazmayacağım; çünkü neresi olursa olsun manzara çok az fark edecek, belki de hiç fark etmeyecek diye düşünüyorum.
Bu bölgelerin yaz ile kış nüfusları arasındaki fark için sadece bir örnek: Kışın 5.000 (BEŞBİN), yazın 100.000.
Bu konunun hayvanseverlikle ilgisi nedir?
Sessiz, insan yoğunluğu açısından aşırı sakin, adeta terk edilmiş sokaklarda market, bakkal bulmak, beslenmek bizler için bile sorun oldu. Ya hayvancıklar, o bölgelerde yoğun olan köpekler için nasıl bir tablo gözlemledik dersiniz? Elimizde bir torba gördükleri anda inim inim inlediler. Bulabildiğimiz her türlü yiyeceği onlarla paylaşmaya çalıştık. Sadece ekmek vermemiz bile onlar için yeterliydi. Ön ayakları ile işaret ederek önlerine yemek koymamızı anlatmaya çalışmaları belki de benim uydurmam olabilir. Ancak oldukları gerçekti. Çok az insanın yaşadığı yazlıkçı bölgelerde terk edilen hayvanları görmezden gelen, hatta oralarda hayvanlarını bırakan bir hayvanseverlik nasıl olabilir?
·         Yazın hayvanlarını da yanında getiren bazıları dönem sonunda hayvanlarını o bölgede terk edip dönmüşler,
·         Yazın gelenlerin yanlarında taşıdıkları bazı köpekler o bölgede doğum yapmışlar, bebekleri o bölgede terk edilmiş, vs vs…

Kısacası, yazın çıkan yoğun besin artıkları, çöpler ve o dönemdeki hayvanseverlerin ikramları ile rahat beslenen köpekler insanlarla olağanüstü dostluk ilişkisi kurmuşlar, insanların duygularını, vücut dillerini, ses tonlarını olağanüstü anlar hale gelmişler ve bu duygu durumları ile uzun süre yalnızlığa ve açlığa terk edilmişler… Karnını doyurduğumuz bir dost köpek saatlerce bizle sahilde dolaştı. Birlikte oyun oynamak istedi. Bizi denize doğru burnuyla iterek birlikte yüzmek istedi J Üstelik bu dost köpeği iyi kötü doyuran bir iki kişi de hâlâ var gibiydi. Bu yazdıklarım henüz yeni terk edilmişliği dile getirmeye çalışıyor.  İlerleyen zamanlarda durum nasıl olur?
Gezdiğimiz bölgelerde yoğun bir köpek nüfusu görmüş olmamız nedeni ile fiziksel ve duygusal açlığa terk edilmiş köpekleri yazıyorum. Bu tablo ve “neden hiç kedi görmedik?” sorusu aklımı kurcalamaya devam ediyor… İster istemez, açlıktan ölmeye yakın bir canlı, hangimiz olursak olalım ***, ne yapar diye düşünmeden kendimi alamıyorum!

Çözüm mü? Kedi, köpek, her türlü evcil hayvanların da hepsi birer canlı. Onlarında duyguları, sosyal yaşamları var; bizlerinki ile iç içe… Çözüm, genel olarak sıkılmayacağımız, maddi ve manevi olarak daha, daha daha az tüketebileceğimiz yaşam biçimlerini keşfetmeye çabalamak mı desek, ne desek?

*** Sağda, tırnak içindeki yazıyı tıklayabilirsiniz: "Hayatta kalabilmek için, ölen arkadaşlarının cesetlerini yemeye karar verdiler." 

A.Şükran Demiralp, 23 Ekim 2016

9 Ekim 2016 Pazar

Asıl tehlike nedir?


Kalıp:
"EVRENİN SERBEST KALMIŞ GÜÇLERİNE KARŞI KOYMAK KORKUNÇTUR.
FAKAT ASIL TEHLİKE, ELDEKİ EN İYİ BİLGİLERİN IŞIĞINDA .................. GÜCÜN RİSKLERİ ve ÖDÜLLERİYLE BİRLİKTE AKILCI BİR BİÇİMDE İRDELENMEMESİ, .................. GÜCÜN YAZGISINI KARANLIK TUTKULARIN BELİRLEMESİDİR!"

Not: Kalıp, Adrian Berry'nin "Bilimin Arka Yüzü" kitabından akılda kalanlardan belirlendi!

Derleyen,

A.Şükran Demiralp