28 Nisan 2019 Pazar

Düşünce Özgürlüğü yoksa İfade Özgürlüğü Nasıl Olabilir?



"(1) 1789 Fransız Devrimi sonucu klasik demokrasi ile gelişen liberal devlet anlayışı, toplumsal düzenin salt eşitlik ve özgürlük ilkeleri ve güvenceleri ile sağlanıp sürdürülebileceğini varsayan bir anlayışı temsil etmekteydi. Bununla birlikte bu süreçte liberal devlet anlayışının ve kapitalist sistemin yarattığı sosyal eşitsizliklere karsı gelişen düşünsel ve eylemsel tepkiler, liberal devletten sosyal devlete geçisin en önemli unsuru olmuştur (Güven, 2001: 80).
........
(2) 1980’li yıllardan itibaren devletin küçülmesi söylemi ile kabul görmeye başlayan küresel neoliberal politikalar; özelleştirme politikaları, uluslararası sermayeye yönelik engellerin regüle edilmesi kalkınma ve sanayileşme politikalarının kapitalistleşmiş merkez ülkeler tarafından kontrol edilmesi şeklinde somutlaşmıştır. Özelleştirme politikaları, tekelci sermayenin önündeki rekabet engellerinin kaldırılması ya da gelişmekte olan ülkelerin kalkınma aracı olarak kullandıkları uluslararası kuruluşlar ve çok uluslu şirketlerin ulusal piyasaların kontrolünü ele almasına hizmet etmiştir.

(3) Üçüncü yol, sosyal devletin ortadan kaldırılmasına karşı durmakta ancak, neo-liberal küreselleşmenin aşırılıklarını kınamakla yetinmiş ve buna karşın ciddi bir alternatif sunmamıştır. (Marliere, 2007: 77)

Üçüncü yolda özgürlük, eşitlik, fırsat eşitliği, adalet, hakkaniyet ve sorumluluk ilkelerine yüklenen toplumcu anlamlar ile yoksulluk sorununun çözümünde devlete yüklenen sorumluluklar hususunda neo liberal uygulamalarla gösterdiği uyum üçüncü yolun aslında bir saman alevi gibi dönemsel olarak parlayıp sonrasında liberal ekonominin kapitalizme dayalı sermaye birikim stratejisine uyum sağlamaya yönelik bir evrime uğradığını söylemek yanlış olmayacaktır." 

http://hukuk.deu.edu.tr/wp-content/uploads/2016/05/%C5%9Fafak_topuzkanam%C4%B1%C5%9F_2.pdf: "Neoliberalizm, toplumsal bağları çözmekle suçluluğu arttırabilir; uç politikaları, nasyonal ve/veya dini hareketleri teşvik edebilir ve böylece insan haklarına olan saygıyı zayıflatabilir." 

Osman Bahadır: 
"Toplumsal özgürlüğün temel dinamiği ve garantisi, düşünce özgürlüğüdür. Düşünce özgürlüğü ile kastettiğim şey ifade özgürlüğü değil. Zihinlerimizde yerleşmiş ve kökleşmiş olan binlerce yıllık dogmaların etkisinden sıyrılabilmiş olma halidir. Bunu başarmanın araçları da bilim, felsefe ve sanattır. Buna özgür akıl demeyi tercih ediyorum. Dolayısıyla her zaman savunduğumuz 'akıl ve bilim' yerine, 'özgür akıl ve bilim' demeyi tercih ediyorum. Çünkü akıl herhangi bir hedefe veya çıkara bağlı olarak araçsallaştırılıyor ve büyük çoğunlukla karşılaştığımız "akıllar" da bu tip akıllar. Özgürlüğün düşünsel özgürlük dışında başka boyutları da var elbette. Ama insanlık tarihine baktığımızda en önemli, en belirleyici ve fakat kazanılması da en zor özgürlüğün düşünce özgürlüğü olduğunu görebiliyoruz. Eşitlik (toplumsal ve bireysel) sorunu da özgürlük sorununun ayrılmaz bir yönü."

Düşünce Özgürlüğü yoksa İfade Özgürlüğü Nasıl Olabilir?


Derleyen: A.Şükran Demiralp, 28 Nisan 2019, 
29 Mayıs 2019 (dergipak linkinden alıntılar eklendi), 
30 Mayıs 2019 (Dokuz Eylül Ünv. linkinden alıntı eklendi).

Devam edecek...

27 Nisan 2019 Cumartesi

Her birimizin beyni kaç kişilik? mi?

24 Aralık 2018, Kaynak: https://asukrandemiralp2.blogspot.com/2018/12/turkiyeden-whoya-bir-seslenis.html linkinden alıntılar:

"......

Nöroetik, kişinin “Sosyal Benliği”ne, “Ben”in diğer “benler”le nasıl etkileşim kurduğuna değinir. “Ben”i diğer “benler”den ayırdığımız zaman “sosyal ben”liğimizi yok ediyoruz. 
.......
En olumlu sonuçları öncelikle çevre “ben / biz”im ihtiyaçlarım(ız)a yaklaştığında ve o konum dengeli sürdürüldüğünde alabiliriz.
Bu şu demek:
Önce benim karnım doyacak, soluk alabileceğim, barınabileceğim, cinselliğimi yaşayabileceğim. Sonra, arkadaşlarımın olabileceği, yeteneklerimi farkedip kullanabileceğim vs ortamlara ihtiyacım var. Bunları elde etmem için kimseye ödün vermem gerekmiyor; çünkü “ben”im düşüncelerimi özgürleştirecek akla ve gerçeklere kavuşabilmem için bu temel ihtiyaçlar koşulsuz varolmalı.Bu dünyayı değiştirelim. Çünkü temel ihtiyaçları kullanarak beyinleri kendi amaçlarına göre yıkıyor ve bağımlılıklar yolu ile temel ihtiyaç olmayan şeyleri de temel ihtiyaç gibi algılatıyor. Uyuşturucuları serbest bırakmak kişisel özgürlükler anlamına gelmez. Düşüncelerimizi özgür bırakabiliyor musunuz? Seçimlerimiz gerçekten bizim mi? Her yer beyin yıkayıcı dolu. 
.....
Halbuki yüzyıllardan günümüze olagelen gerçek ne?
Farklılıklarına rağmen yeteneği ön plana çıkabilmiş birçok insanın arkasındaki şey çevresel güçlü destekler değil mi?
.......
Daha iyi bir çevre için, daha sağlıklı düşünebilen insanlara ihtiyacımız var. Bunun için de koşullamayan bilim ve sanat merkezleri, beyinlerimizi yıkamayan kitle iletişim araçları, içimizdeki “mantıksız enerjiyi” yönlendirebileceğimiz doğal spor alanları, yürüme yolları, ağaçlar, önce içebileceğimiz ve sonra yüzebileceğimiz temiz sular vb istiyoruz."

A.Şükran Demiralp, 27 Nisan 2019