19 Aralık 2013 Perşembe

Düşünen Adamlar ve Kadınlar

19.12.2013


Kendi ayakları üzerinde durabilen / sorunları sayesinde üretebilen bireyler için “aydın sorumluluğu_2”


“Düşünen adamlar / kadınlar [6] ” özgürlüklerine nasıl kavuşabilirler?


Türkiye’den bir akademisyen yazarın, TV’de “şizofrenler potansiyel katildir” şeklinde bir yorumunu hatırlıyorum. Bir köşe yazarı 2008 yılında bir yazısında, bir örnekten yola çıkarak internette yaptığı birkaç saatlik gezinti ile Tourette Sendromu(TS) konusunda “TS’li neden sonuç ilişkisi kuramaz” gibi bir yargıya varmış![1] Ve benzer yargılara daha bir çok kişide rastlayabiliriz.

Tourette Sendromu (TS) gibi, bazı “bozukluk” olarak görünen özellikler, belli alanlara kanalize olduğunda yaratıcı ve üretici olabilir [2].  Gelişmiş ülkelerde “aydın kesim”,  sorunları sayesinde pozitif yaklaşımına uygun stratejiler üretiyorlar! . “Ben TS’ye sahibim, TS bana sahip değil!” gibi “motto”lardan yola çıkıyorlar. Bozukluk konusunda kişileri bilgilendirip, bireye uyan tedaviyi sağlamaya çalışırken, yetenek ve becerilerini de en iyi bir şekilde değerlendirebilecekleri ortamları oluşturuyorlar. Bu nedenle de onlarda “düşünen adam” çoğunlukla sanat galerileri, müzeler gibi ortamlarda üretim, düşünce ve yaratıcılığı vurguluyor.  Bizdeki heykelin yeri ise, derin düşünenlerin mekanı, “hastanedir / hapsedilir” der gibi.. Heykeli yapanın ve tamamlayanın hastanede yatan bir heykeltraş ve yüzbaşı olması da düşündürücü[3].. İşte bu heykeltraş, yüzbaşı gibi yaratıcı, üretici insanların bir taraftan üretimlerini sürdürürken, aynı zamanda sorunları için destek alabilecekleri mekanlar maalesef ülkemizde henüz yok. 

Türkiye’de neler yapılabilir?

Toplumda yerleşmiş “Deli ve tımarhane” kalıpları irdelenerek, bakış açıları ve imkansızlıklar nedeni ile sürekli zarar gören insanların ihtiyaçları doğru belirlenebilir! Maddi ve çevre gücü çok iyi aile çocukları kadar olmayanların da yaratıcı gücünü kullanabileceği ortamlar temel hak ve özgürlükler çerçevesinde sağlanmalıdır!

Ülkemizin iş adamları, bilim insanları, yazarları, sanatçıları, siyasileri bazı sorunları olan ama aynı zamanda yetenek ve beceri sahibi insanlara [4] pozitif yaklaşımlara fırsat yaratacak ve ayaklarının üzerinde durmalarını sağlayacak değerli davranışları üretmelerine uygun ortamlar için destek verebilirler. Buna göre tarihimizdeki “müzikle, sanatla terapi” gibi uygulamalar geliştirilebilir[5].

“Düşünen adamı / kadını” özgürleştirmenin yolunun sanat ve bilimi özgür ortamlarda buluşturarak klasik ruh ve sinir hastanesi ve hastası yaklaşımının aşılması ve beceri sahibi, yetenekli insanlar için alternatif ortamlar oluşturulmasıyla mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Böylece “düşünen adam” heykelini de bu ortamlara taşıyabiliriz.

Derleyen: A.Şükran Demiralp, 2013



[4] Şizofreni, TS ve diğer farklılık, bozukluk gibi sınıflandırmalar bilimsel kategorilerin isimleridir. Yani, herhangi bir  özellik, farklılık, bozukluk  bilimsel kategoride aynı isim altında toplansa da kişiye özel olduğu ve kategorisine göre farklı derecelendirmelerde olacağı bilim insanlarınca hep vurgulanır: Örnek, Nörolog Oliver Sacks: “TS herhangi bir toplumda ırk vbg bağımsız, belli bir istatistiksel oranda görünür. Bir TS’li diğerine uymaz!”. 

[5]  http://www.sciencedaily.com/releases/2013/12/131210072030.htm

[6] "Çocukluğunda taş ve çamur gibi malzemelerle ilgilenmeye başlayan Camille, Académie Colarossi'de heykeltıraş Alfred Boucher ile çalışmaya başladı. (O dönemde École des Beaux-Arts'ta (Paris Güzel Sanatlar Akademisi) kadınların eğitim görmesi mümkün değildi.) 1882'de Claudel, çoğu İngiliz olan ve aralarında Jessie Lipscomb'un da bulunduğu bir grup genç kadınla bir atölye kiraladı. 1883'te, bu gruba heykel eğitimi veren Auguste Rodin'le tanıştı. 1884'te Rodin'in atölyesinde çalışmaya başladı ve onun ilham kaynağı, modeli, arkadaşı ve bir süre sonra sevgilisi oldu." https://tr.wikipedia.org/wiki/Camille_Claudel  5 Mayıs 2020 (eklendi).

12 Aralık 2013 Perşembe

PISA'dan Yola Çıkan Bir İrdeleme

12-12-2013

Sayın Mustafa Nadir ÇALIŞ
Ölçme, Değerlendirme ve Yerleştirme Grup Başkanı
ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü, Ankara,


CC: Orhan Bursalı, Emre Kongar

İletişim bilgilerinize http://www.oecd.org/pisa/contacts/pisagoverningboard.htm#Turkey linkinden ulaştım. 

Pisa sayfasından alıntılardan yola çıkarak kendi bilgi ve düşüncelerim ile derlediklerimi  iletiyorum:

1.     Kamu politikası konuları:  Hükümetler, aydın kesim, okul müdürleri, öğretmenler ve veliler gençleri yetişkin yaşamının zorluklarına hazırlayabiliyorlar mı?
2.     Kendilerinin yetişkin yaşamının zorluklarıyla başedebilme becerileri ve / ya kullandıkları sorun çözme araçları nelerdir?
3.     Alışılagelmişin dışında daha etkili öğretim ve okullar var mı?
4.     Dezavantajlı(!) öğrencilerin gelecekleri ne derece düşünülüyor? 
5.     Dezavantajlı gibi görünen, ancak, temel sorunlarından birisi de "ezberci eğitime" asla uyum sağlayamamak olan bazı bireylerin önünde yaratılan sorgulama engelleri (koşullamaya çalışmak gibi)[1] kaldırılırsa ve bireysel sorunları için de ek küçük destekler verilirse, bu bireyler  üretebilir; “kendi ayakları üzerinde durabilir” ve hatta harikalar yaratabilirler! Bu konuda toplumsal duyarlılık ve destekler nasıl sağlanabilir? 
·         Örnek: Tourette Sendromu konusu! Bu bireyler içinde tüm engellere rağmen "beceri kazanmış olabilenler" için üretim ortamları ve destek sağlanabiliyor mu? 
6.     "Hayat boyu öğrenme" konusu:  Öğrenciler okulda yaşamda bilmesi gereken her şeyi öğrenemez. Etkili yaşam boyu öğrenen olmak için, gençlerin bilgi ve becerileri, aynı zamanda neden ve nasıl öğrendikleri bir farkındalık gerekir. Bu farkındalığı yaratabilecek okul dışı alanlar hangileridir? "Öbür okullar" denilen diziler, filimler, reklamlar, genel anlamda sanatsal  üretimler bu farkındalık için ne derece "koşullamadan", "doğru düşünmeyi”[2] amaç edinmiştir?

Toplumuzdaki bireyler, aileler başta olmak üzere tüm kurumları etkilediğini düşündüğüm ve katkı için gönüllü çabaladığım konuları içtenlikle paylaştım. Bu gibi konularda ne kadar çok kişi “koşullama hakkını elde etmeye çalışmadan çaba gösterirse ki 5nci madde öncelikli olmak üzere bu çabanın içersinde, her zaman, olmaya hazırım, o derecede olumlu sonuçlara ulaşabileceğimizi düşünüyorum.

Düşünce ve desteklerinizi rica ederim.

Saygılarımla,

A.Şükran Demiralp                                    





[1]  Tüm bireyler için temel hak ve özgürlükler içinde koşullanmama hakkı başa konmalıdır!
[2] Tınaz Titiz: Rasyonel (nedensel) ve kritik (eleştirel) düşünme genelde birbiri yerine kullanılabiliyor. Halbuki; rasyonel düşünme, neden-sonuç bağlantılarını kesintisiz ve yanlışlanabilir adımlar halinde düşünmek; kritik (Yunanca- iyiyi kötüyü ayırmak, kalburdan geçirmek, ayırt etmek) düşünme ise, bir sonuca yol açan çeşitli nedenleri ağırlıklandırılarak düşünmek olup, bu iki bileşen ancak “birlikte” kullanıldıklarında “doğru” olarak nitelenebilir düşünme ortaya çıkıyor. Bu birliktelik sağlanmadığında, herhangi bir sonuca yol açan ve kritik düşünme bileşenine göre az önemli olan –kişinin duyguları doğrultusunda- herhangi bir nedenin, sonucu belirleyen esas neden olduğu savunulabilir ki bu durumda nedensel düşünce tamamen işlevini kaybetmektedir. Rasyonel ve kritik düşünme bileşenlerin tanımlarının dahi önemsenmemiş oluşu, sorun çözme kabiliyetinin önemli bir gereği olan doğru düşünebilme aracından yoksun kalındığını gösteriyor.