28 Temmuz 2014 Pazartesi

Yargılar, Vizyon, Misyon ve Özdeğerler; Vs Üzerine Haberlerden Bir Derleme...


2011 ve 2014 internet haberlerinden alıntılar:

Birinci vaka örneği; haber 1 ve haber 2;

1-) Haber: 04/04/2011

"Alıntı:

TER: Önyargılarımızdan biri: Erdoğan, CB olmak istiyor!
Yorum / 04/04/2011
Erdoğan'ın, 'Bu dönemden sonra bir dönem mola vereceğiz' demesi de 'Cumhurbaşkanı olmak istiyor' önyargısını kıramadı.
Altı yıldır, siyasal düşün dünyamızın parametrelerinden biri şu olmuştur: AK Parti Başkanı Cumhurbaşkanı (CB) olmak istiyor! CHP Genel Başkanı Baykal, Mayıs 2007’de görev süresini tamamlayacak CB Sezer yerine seçimin, o günkü Meclis tarafından yapılmamasını istiyordu. Onun görüşü, 2007 Kasımı’nda yapılacak seçimin, Mart, Nisan 2007’ye çekilmesiydi; erken seçimde AK Parti’nin, istediği gibi CB seçtirecek sonuç alamayacağını düşünüyor ve bunları açıklamaktan çekinmiyordu. (F.Bila, 13.06.2005, Milliyet). 
 
Yerleşen önyargı
O günlerden günümüze kadar, siyasal olayları yargılayan hemen herkes, Erdoğan’ın bütün yaptıklarını, CB olmak isteğiyle düşünmüş, irdelemiş ve açıklamışlardır. O zaman YÖK Başkanı olan Sayın Teziç bile, “Erdoğan’ın CB olma isteği” önyargısını, CB seçimi için toplanacak Meclis birleşiminin en az 367 milletvekili hazır bulunarak açılabileceğini savunacak kadar ilgili ilgisiz her konuya taşıyabilmiştir.
Başta anayasa değişikliği önerileri olmak üzere, AK Parti’nin ilgilendiği her konu, bu önyargıyla ele alınmıştır. Halkoyu tartışmalarının tamamını, Erdoğan’ın CB olma isteği önyargısı biçimlendirdi.
AK Parti taraftarları da övünerek ve haklı bularak ama adamın ne istediğini düşünmeden, onun CB olmak istediğine inanmışlar ve desteklemişlerdir.
İnisiyatifi bırakması için neden var mıydı?
Başlangıçta; “Erdoğan’ın bugünkü anayasa içinde CB’na seçilip, aktif siyasal hayatı bırakmasının” anlamlı olmadığını yazmıştım (14.06.2005).
Sonra bu günlere kadar, 60 yaşına gelmemiş bir siyaset adamının, iyi kötü önemli değişiklikler gerçekleştirmek isteyen Erdoğan’ın, anayasa başkanlık sistemine uygun biçimde değiştirilmeden CB olmak istemeyeceğini anlatmaya çalıştım. 
 
Önyargıların kırılması zor
Erdoğan’ın CB isteği önyargısının yerleşikliğini, Londra dönüşünde Başbakan’ın gazetecilere söylediklerini de kıramamış olduğu anlaşılıyor. Erdoğan’ın, “Bu dönemden sonra bir dönem mola vereceğiz” demesi de “Sonrasında devam edeceğiz. Ama bakarsınız mola hoşumuza gider tamamen bırakırız; çekilip biz böyle sadece danışmanlık verelim diyebiliriz” sözleri de yetmedi.
Dünkü yazısında, Başbakan’ın söylediklerinden ‘hiçbir şey anlamadığını’ yazan değerli yazar Fatih Altaylı, ‘ne demek istediğini sormayan’ gazetecileri kınıyor. 2014’te CB seçimi var, nasıl dinlenecek demeye getiriyor! Bu kadar deneyimli yazar, 2015’te bırakacağını bir türlü anlayamıyor!
Önce anla
Sayın Tınaz Titiz son okuduğum yazısını şöyle bitiriyordu: “Şöyle bir sloganı her yere asmak ne iyi olurdu: Önce anla!” *
Başbakan’ın 2009 yılından beri söylediklerini önce anlamaya çalışalım. Bütün söylediklerine karşın, kalır mı? Yine kendi sözleriyle cevaplayalım: “Biz öyle adamlardan değiliz”! "
2-) Haber: 23/04/2014

"Alıntı: 

TER: Türkiye felakete gidiyor

CNN TÜRK 'te Cüneyt Özdemir 'in sunduğu 5N1K programına konuk olan Radikal gazetesi yazarı ve KONDA Araştırma Şirketi'nin sahibi Tarhan Erdem, " Türkiye felakete gidiyor" dedi.
Cüneyt Özdemir'e konuşan Tarhan Erdem, "Başbakan, Cumhurbaşkanı olmak istiyor. Ve bununla iktidarını muhafaza edeceğini sanıyor. Bununla iktidar muhafaza edilmez. Ben şimdi söyleyeceğim, başka şeyler anlatılacak. Bu manada söylemiyorum. Ama bir felakete gidiyor Türkiye. Ben bu yaşta bunu söylüyorum, neden gençler söylemiyor bilmiyorum. Gençlerin de söylememesini mazur görüyorum. Bildiğim, inandığım bir şeyi söylemezlik edebilir miyim?" diye konuştu. (cnntürk.com)" 

İkinci vaka örneği:
3-) Haber: 27/08/2014
"Alıntı:
AMA: DOĞAÜSTÜ GÜÇLERİM VAR
Siz, sizden şikâyetçi olan kadınlarla, “Herhangi bir seksüel ilişkim olmadı” diyorsunuz. Siz de orada doğru söylemiyorsunuz...
-Duygusal bir bağ vardı. Ama öteki şeylere girmek istemiyorum. Seks, benim için yaşam amacı değil, olursa da olur, olmazsa da olmaz. Ben 100 sene bir kadınla sevişmeyeyim, eksiklik hissetmem. 100 sene bir kadınla yatmasam da olur. Yoganın verdiği bir güç bu. Günümüz insanı, cinsel dürtüye yenik düşüyor. Ben öyle değilim.


Üçüncü vaka örneği:
4-) Haber: 27/08/2014
"Alıntı:
AHA: Bu nedenle şakayla karışık şunu düşünürüm zaman zaman: Bir erkek borderline tipi bir kadınla ilişki yaşamamışsa çok şey kaybetmiş demektir. Ama ikinci kez yaşamaya kalkarsa salaktır."


Rev.1

Dördüncü vaka örneği; 09.05.2016 
"Alıntı: http://www.beyaznokta.org.tr/oku.php?id=660

FEC: "Jane Goodall'dan... Mahatma Gandi: Dünya ihtiyaçlara yetecek olanı karşılar, hırsları karşılamaya yetecek olanı değil!"
resim

İdeallerinin peşinden gitmek ve “yuva (dünya)” üzerine.. 
 5-) Haber: 11/06/2013
2013'den bir HABER: "Orman katliamı"

Kaynak: http://www.timeturk.com/tr/2013/06/11/gezi-parki-ni-birak-eczacibasi-ormanada-ya-bak.html

Ve Eylül 2012; Ormanada ev fiyatları 450 BİN DOLAR'dan başlıyor!!

FEC, benim de gönüllüsü olduğum; misyon, vizyon ve özdeğerlerini gönülden benimsediğim  bir derneğin üyesidir! http://www.beyaznokta.org.tr/vizyon_misyon_degerler

Not: Alıntı alınan kişilerin isimleri, isimlerinin ilk ilk, soyadlarının da ilk iki harfleri alınarak kısaltılmıştır; TER, AMA, AHA, FEC

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Bilim, Sanat ve İnanç Bütünlüğü Üzerine...

Rev.2 - 1.1.2015,  yazı sonuna  ALINTI ve yazının son paragrafına nelere linkleri eklendi.

Rev. 1 - 21.07.2014http://www.ee.bilkent.edu.tr/~haldun/publications/ozaktas291.pdf linkindeki yazı üzerine bir deneme

Yazımın ana teması, linkteki “Bilimin, yaratıcı bir uğraş olarak, sanat, müzik ve edebiyattan farklı bir anlam sergilemesi”nin sorgulanması üzerinedir. Özellikle günümüzde bilimsel buluşlardan türeyen teknoloji, popüler sanat ürünlerinden daha az tüketiliyor diyemeyiz. Sanat veya teknoloji birbirleriyle iç içe gelişmelerini sürdüregelmişlerdir. Popüler tüketim ürünleri ve geleceğe yatırım da benzer durumdadır. Bilimin gelişimine bağlı teknolojik üretimlere göre sanat da farklı üretimlere geçer. Fotoğraf makinası ile modern resime geçişte olan durum da budur: Artık “aynısını” çeken bir makine olduğuna göre, resim farklı üretimler yapmak zorundadır. Elektroniğin gelişiminin müzik üretimini etkilemesi gibi. Cep telefonlarının yaygınlığı gözler önünde gibi...
Kurgu ve Fotoğraf: A.Şükran Demiralp
Sanat ve bilim ve hatta din arasındaki bu bağı, “Bütüncül Tarih” yaklaşımı ile en iyi veren, müzik, resim, multimedya ve mimarlık fakültelerinin - bence daha çok fakülte, hatta fakülte öncesine de koyulmalı-  ortak dersi olarak bildiğim / olması gereken “Temel Tasarım”, “Bilim Tarihi” ve “Uygarlık Tarihi” dersleridir.
 Kurgu ve Fotoğraf: A.Şükran Demiralp

Özetle doğası gereği inanç sistemleri, bilim ve sanat iç içedir. Müzik, fizik ve matematik gibi. Resim ve matematik gibi... Akıl, sezgi, mantık, bilimsel buluşlar, sanatsal üretimler kendi aralarında etkileşimlerle ortaya çıkar. Yukarıdaki linkte de  belirtildiği gibi, mimarlık, inanç, müzik vbg etkileşimli süregelmişlerdir.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Maurits_Cornelis_Escher,
Escher'e bir varyasyon:
http://www.youtube.com/watch?v=snDcF3skbno
"Bach’ın http://www.youtube.com/watch?v=xUHQ2ybTejU
 adresindeki Mobius şeridi biçimindeki sonsuz eserindeki yaklaşım gibi! - See more at: http://tinaztitiz.com/3160/bu-matematik/#sthash.zhvyr7No.dpuf"



Günümüze hızlı bir gözatıştan sonra, geçmişteki insanla ilgili düşüncelerim: Örneğin, yaklaşık 50 bin yıl öncesi, mağara resimleri; av hayvanlarına ait, temel ihtiyacını karşılamak için insanın sanatı bir araç olarak kullanmasıdır.

1.        Sanatı, “hayalde canlandırma” ve “plan yapma”nın bir aracı olarak kullanıyor olabilir; en azından ben böyle düşünüyorum. Alet; bir tür teknoloji, avlanma ihtiyacı için geliştirilmiştir: İhtiyaç ile yaratıcılık arasındaki bağ.

2.       Bazı görüşlere göre ise mağara resimleri, doğa ve üretim süreçlerini kontrol edemeyen insanın, doğaüstü güçlerle çözüm arama = din ve büyü inancının bir açıklaması olabileceğidir. Bu da “hayalde bir tür cevap bulma”dır. Sonraları doğa olaylarına getirilen gözlemsel açıklamalar; bilimin doğması ile din arasındaki ilişki tarihsel değişimini yaşayagelmiştir.

3.       Hala günümüzde hakim olan: “Allah bizi sınıyor” gibi açıklamalar, o tarihlerde doğadaki buzul_tundra_orman çöl geçişlerini anlayamayan; kıtlığın ve verimliliğin iklim koşulları ile bağını açıklayamayan insandan günümüze gelmiş gibi duruyor.

Gen_ Kültür ortak evrimi olan İkili Kalıtım Kuralı’na göre, “3.madde” günümüze dek, genel olarak, evrimleşemeden taşınmışa benziyor. Belki de, tarihsel yorumlar 1. madde ağırlıklı olsaydı, günümüz değerlendirmeleri [*] daha farklı olabilecekti.

Zaman içinde yaşamsal ihtiyaçlar belli bir düzene oturunca, sanat ve bilim linkte belirtildiği gibi iktidar ve dinin hegomanyasına geçmiştir. Bağımsızlığını kaybeden sanat ve bilimle birlikte, insanlar da özgür değillerdir artık; günümüze dek. Buyurgan azınlık, politikalarını rahatça uygulayabilmek için, sorgulamadan, üretmeden tüketenlerden rahatsız olamaz: Din, bilim ve sanat benzer döngüde sıkışır.

Dolaysıyla sanat, özellikle de din ve bilimin başlangıçtaki sorgulatan biraradalıkları, gücü elinde bulunduranların tercihlerine uygun seçimlerle parçalanmış, keskin sınırlı taraflar yaratmıştır. Bu durum küreselleşen dünyada, bu “taraf olanları” avcunun içene alarak kullanan yeni güçler = sponsorlar oluşturmuştur: Sponsorları ile çıkar ilişkileri din, bilim ve sanatı da büyük ölçüde yozlaştırmıştır.

Gelişmiş ülkeler, keskin sınırlarla birbirinden ayrılmayan, eleştirel bakış açıları gelişmiş insanlardan oluşur. Okullarda verilen din, örneğin İsveç’de, tek bir din propagandası şeklinde değildir. Böyle olunca sanat da özgürdür. Bilim bu tür ortamlarda destek alır. Ve sanat, bilim ve teknolojiyi üretenler ve tüketenler, zaman içinde varlıklarını sürdürebilenler ve sürdüremeyenlere dönüşür. (Gelişmiş ülkelerin çoğunun en büyük çelişkileri ise, dünyadaki diğer insanların mutsuzlukları, yok olmaları pahasına kaynak kullanımlarından vazgeçmemeleridir. Bu durum, ihmal edildikçe, metastaz yapmış tümör gibi, sonunda onları da yok edecektir)

 “Halkın İradesi” geri kalmış toplumlarda ne derece gerçektir? Politikacılar kendi isteklerini halkın iradesi olarak gösterme yöntemlerini iyi bilirler. Bu durumda, bilimsel yatırımlara gerçek anlamda karşı çıkan halk olamaz. Linkte belirtilen, silahlanma yatırımları(burada dünyanın iradesi söz konusu, ülkeler savunma adına silahlanır ve öldürürler), teknoloji ve sağlık seçeneklerinin halkın iradesinden bağımsız çalışması, politikacıların işlerine geleni demokrasi, ve halkın iradesine bağlarken, gelmeyenleri bildikleri gibi yönetmelerinin örnekleridir. Dini ön plana çıkarmayı halk iradesi olarak gösterdikleri gibi.

Toplum(umuz)daki bireylerin ne kadarı kendi bilgi ve bilinç düzeyini etrafında olup biteni sorgulayabilir düzeye getirebilme özgürlüğüne sahiptir? Veya bu özgürlüğe sahip olmayı istemek yerine itaat ederek yaşama alışkanlığı; çıkar çelişkileri, hemen her kesimi sarmış mıdır? Korkular, öğrenme merakını bastırır ölçüde anormal düzeyde midir? “Bilmek”den korkan insan, özgür iradeden de giderek uzaklaşacaktır.

Sonuç olarak, genelde dünyada ve özelde Türkiye’de, sosyal yapıdan soyutlanmaz olan bilim, din ve sanat, etik anlamlarını birlikte yitirmişler, her biri koşullandırmaların birer aracına dönüşmüşlerdir: Eğitim doğal olarak baş kurbandır. Bu durumda, kök sorun olarak görünen dogmaların el değiştirmesinin götürüsü ortadadır. Bir diğer kök sorun, sorgulama yöntemlerimiz olabilir. Birileri sorgulamak adına atışırken, insanlığın çoğu tribünlerdeki seyirci gibi izlemişe benziyor.

http://www.ezberkaliplarinisorgula.com/

Çözüm, gerçek anlamda sorgulayabilenlerin ortak aklının, dogmatiklerin manevraları ile başedebilmesine bağlı olabilir. Bunun gerçekleşmesi, sanırım bilim ve sanat etkileşimlerini özgürce sürdürebilirken, dini inançların kişilerin bireysel tercihleri olarak baskıdan uzaklaştırılması ve saygı duyulması; ön plana, kişilerin hangi dine / nelere inanıp, inanmadıklarından bağımsız, vicdan ve ahlak değerlerinin konulabilmesi ile mümkün olabilir. (Nitelikli insanlar; seçkin tavırlar ağı) Böylece, yaşamı herbir insan(farklılıkları ne olursa olsun), hayvan, bitki, taş, toprak bütünlüğünde ele alan çözümlere kenetlenebileceğiz; örneğin; eti canlı bedeninden bağımsız tüketmek üzere üreten; yaşamak için öldürmek olgusunu çürüten çözümler gibi. Sanatın şimdiden bu tür üretimlere geçmesi, bilimin kullanılabilirliğini hızlandıracak, dogmatiklerin önüne seçenekler koyabilecektir. 

[*] ALINTI: "....  yakınmak, ilkel kabilelerin gök gürültüsüne karşı keçi kurban etmeleri kadar etkilidir. Yapılması gereken “sorgulamak yoluyla anlamak” ve “gereğini yapmak”tır... " 



A.Şükran Demiralp  
Nisan 2012
Çocuklarımız için..
Fotoğraf ve kolaj: A.Şükran Demiralp

8 Temmuz 2014 Salı

SÖZLEŞMELER; Çok Yüzlü Madalyon; Rev1, Rev2, Rev3, Rev4

Rev 4
27-12-2016

Madalyonun çok yüzü:

Enine boyuna düşünebilme; #irdeleme yetisi kazanMAmış bireyleri, imza kampanyası yolu ile etkilemek çok kolaylaşabiliyor gibi görünüyor. Ne dersiniz? Öyle ki çoğunluğun OYLAMASINA BAŞVURARAK NEREDEYSE "YERÇEKİMİ YOKTUR" sonucunu bile elde etmek olası hale gelebilir mi?

Kesin GERÇEK şu ki: Bir çok kurum uzun uzun yazılan, kendi çıkarını iyice irdeleyen, ama bizler sorunca da "BİR ŞEY OLMAZ SİZE" diye sözel yanıt vererek, TEK YÖNLÜ sözleşmeleri çoğumuza imzalatır durumdadır. 

Saklı İçerik neydi? sorusu! Ve
Demokrasi böyle mümkün olabilir mi? 

Rev 3                                                                                         
 21-06-2015
Giderek her alana yayılan, tek tarafın hakları üzerine ince ince detaylandırılmış "etik olmayan" sözleşmeler. Birey olarak bunca karmaşa içinde, uzun uzun bu sözleşmeleri okuyup kendi haklarınızın ihlal edilip edilmediğini takip etmek sorumluluğunuzu nasıl yerine getireceksiniz? Diyelim ki bu sorumluluğu yerine getirdiniz, işte aşağıda son bir örnek daha, bakalım neyi değiştirebiliyorsunuz? diyenler olabilir :-) Vazgeçmemek ve takipçi olmak, hesap sorabilmek özgür birey olabilmenin ön koşullarındandır. Devam edeceğiz..

Merhabalar,
Konu: X acentasından aldığım (T) Haziran gidiş-dönüş tarihli uçak biletim ve yer ayırma işlemleri
Sorun: İlgili satıcı, uçuştan 24 saat önce yerlerimizi internetten kendimizin seçeceğini belirtti. (T-1) Haziran sabahı yer seçimi sırasında ek ücret istediğinizi gördüm. Bileti satın aldığım acentaya durumu bildirdim. Bizim haberimiz yok dendi. Siz bana ve acentaya haber vermeksizin sözleşmeyi değiştirmişsiniz! Halbuki ben biletimi satın alırken benden habersiz sözleşmeyi değiştirme hakkını size vermediğimi AÇIKÇA belirtmiştim. Bu kadar hızla değişen KAYPAK SÖZLEŞMELERİ, ne siz satıcılar kendi aranızda takip edebilirsiniz ne de biz müşteriler frown ifade simgesi
Bu konu hepimizin DÜŞÜNMESİ GEREKEN ÖNEMDEDİR! Ne dersiniz?
Bu uygulamanız bir daha FİRMANIZ ile yolculuk yapma konusunda beni çok zorlayacak.
Daha iyi bir dünya için düşünmeniz dileklerimle..
A.Şükran Demiralp


Rev.2                                                                                            11-07-2014

Change.org kampanyalarına katılanların kabul ettiği Change.org sözleşmesinin ilgili maddesine; * HAYIR: "Paydaşların olmazsa olmazı olan biz katılımcılardan habersiz sözleşme maddelerinin değiştirilmesi etik ve demokratik değildir."

Sevgili  Change.org kurucusu:  Ben Rattray Founder and CEO, San Francisco, CA ve Türkiye temsilcileri:  Zennube Ezgi Kaya Campaigner, Turkey,İstanbul, Turkey,   Uygar Özesmi Director, Eastern Europe and West Asia Istanbul, Turkey,  Sirma Suren Communications Manager, Turkey  Istanbul, Turkey,

Toplumsal, çevresel, dünyasal sorunlara dikkat çeken kampanyalara verdiğiniz destek için sonsuz teşekkürler. Çok önemli bir katkı yaptığınızı asla yadsıyamam. İnsanların "demokratik" bir şekilde tepki verme
lerini ve bir araya gelmelerini sağladığınız da bir gerçek. İşte bu gerçek nedeni ile de içinizdeki çelişki beni daha çok rahatsız ediyor. Bu maddeyi * tüm paydaşlar için düzenleyin. Bizlerin itiraz etme hakkı saklı olsun. Böylece ben de pek çok kampanya ve imza desteğimle aranızda olayım. Mesela bu maddeyi değiştirdiğinizde ilk işim "bankalar" **  için bir kampanya düzenlemek olacak:-)) Ve daha sıra da neler neler var..

Ben sözleşmenin "üyelere / konunu paydaşlarına haber vermeden sözleşmeyi değiştirebilme maddesi" * değişmeden aranıza katılamam. Bu isteğimin kabul edilmesi için de daha çok daha çok imza toplamak gibi bir çabam da olmayacak. Bir şey "doğruysa" tek kişi bile söylese "demokratik eylem düzenleyenler" bunu kabul etmeli. Eğer bu isteğim doğru değilse de neden doğru değil açıklayabilmeli.

Bir kelebek kanat çırpar ve etkisi çok uzaklara gidebilir; "Nasıl olsa tek kişi" diye lütfen küçümsemeyiniz. İmkansızı yaratan kalıplardır. Bırakın da sözleşmeler dahil bir çok konuyu sorgulayabilelim. Ve haklı olduğumuzda değiştirebilelim.

Sonuç olabilir: Dünyadaki bir çok şeyin olumluya değişebilmesi için sadece "saymak; imza toplamak" bence bir ezber kalıbıdır. Sorgulamadan yapılan doğru eylemler bile bir süre sonra ters tepebilir. Bu nedenle gönül verdiğim bir projeyi de iletiyorum:
http://www.ezberkaliplarinisorgula.com/,


Sevgi ve selamlar,
A.Şükran Demiralp

Rev.1                                                                                                8-07-2014

Change.org kampanyalarına katılan bizlerin kabul ettiği ilgili Change.org maddesi:


 * "Bu Sözleşme’yi herhangi bir zamanda, önceden haber vermeksizin, değiştirilen şartları internet sitemiz üzerinden yayımlayarak değiştirme hakkımızı mahfuz tutuyoruz. Change.org hizmetinden yararlanmaya devam etmeniz, Kullanıcı Sözleşmesi’nin değiştirilmiş halini de kabul ettiğinizi gösterecektir."

Kaynak: https://www.change.org/tr/hakkımızda/hizmet-şartları

NEDEN BÖYLE BİR YAZI İHTİYACI DUYDUM?

Sözleşmeler giderek "Demokratik" olmaktan çıkıyor. Bu uygulama bankalardan başlayarak birçok alana da yayılıyor. Halbuki Change.org tepkilerimizi demokratik bir şekilde verebileceğimiz, kendimizi en uygun anlatımlarla ifade etmeye çalışacağımız bir ortamsa, hazırladığı sözleşmeyi neden benden habersiz değiştirme hakkına sahip olmalı? Buna tepki gösteremiyor ve sonuç alamıyorsam Change.org ile yaptığım sözleşmeyi İPTAL ederim. Bu yazımı desteklerseniz teşekkürlerimi iletir ve üyeliğimin devamını rica ederim.

OLASI GENEL YARARLAR

Bu kampanyaya öncelikle Change.org destek olursa, insanların sözleşmeleri daha dikkatli okumalarını ve ciddiye almalarını sağlayabilir. Daha çok insan okudukça daha kısa, net ve paydaşların tümünün hakkını gözeten “demokratik tepkilere yakışan demokratik sözleşmeler” devrede olur.

Bankalardan başlayarak birçok kuruma örnek bir uygulama başlatmış olabilir. Paydaşlar her şeyden önce kendi haklarının farkına varmayı ve korumayı, BİREY olabilmeyi ön plana alabilirler.

“Çoğulcu Demokrasi” anlayışı ile imza sayan “nicelik” sisteminin ötesine geçilebilir. Böylece  “nitelik” söz konusu olduğunda “bir kişinin bile” etkili olabileceği anlaşılabilir.

Kısacası, “Demokrasi” kavramı adı altında oluşturduğumuz imza kampanyaları oluşturma eylemini düzenleyenler de sorgulanmaya açık olmalıdır diye düşünüyorum.

Saygılarımla,

A.Şükran Demiralp


**