23 Şubat 2019 Cumartesi

Özgürlük Nedir ve Nasıl Özgür Olunabilir?

Şimdiye dek duyduğum, okuduğum en içten isteklerden birini dün çok içten bir insandan duydum:


Bu içten istek ne kadar çok duyguyu, düşünceyi, davranışı; yaşam deneyimini içeriyor; hayal edebiliriz miyiz? 
Ve  her birimiz ne kadar 'özgür' olduğumuzu enine-boyuna düşünebiliyor muyuz? 

"Özgürlük Nedir ve Nasıl Özgür Olunabilir?"

Bilim Tarihçisi Osman Bahadır: 

"Özgürlük kavramı gerektiği gibi anlaşılamayınca özgürlük kültürü de gelişemiyor. 

Toplumsal özgürlüğün temel dinamiği ve garantisi, düşünce özgürlüğüdür. Düşünce özgürlüğü ile kastettiğim şey ifade özgürlüğü değil. Zihinlerimizde yerleşmiş ve kökleşmiş olan binlerce yıllık dogmaların etkisinden sıyrılabilmiş olma halidir. Bunu başarmanın araçları da bilim, felsefe ve sanattır. Buna özgür akıl demeyi tercih ediyorum. Dolayısıyla her zaman savunduğumuz 'akıl ve bilim' yerine, 'özgür akıl ve bilim' demeyi tercih ediyorum. Çünkü akıl herhangi bir hedefe veya çıkara bağlı olarak araçsallaştırılıyor ve büyük çoğunlukla karşılaştığımız 'akıllar' da bu tip akıllar. Özgürlüğün düşünsel özgürlük dışında başka boyutları da var elbette. Ama insanlık tarihine baktığımızda en önemli, en belirleyici ve fakat kazanılması da en zor özgürlüğün düşünce özgürlüğü olduğunu görebiliyoruz. Eşitlik (toplumsal ve bireysel) sorunu da özgürlük sorununun ayrılmaz bir yönü."




Sizce Özgürlük Nedir ve Nasıl Özgür Olunabilir?

Sosyal Medyadan Seçmelerden Özetler, Nisan 2019:
"İfade Özgürlüğü" profesör ünvanlı bir bey tarafından ön plana çıkarılıyor. Bu bey, “İfade hürriyeti” kavramını kendi gibi anlamayanları soyut düşüncelerinin gelişmemiş olmasına bağlıyor ve diyor ki: ".. ortalama eğitimi “orta 2’den terk” olan bir toplumda “kolayca” kavranamıyor olması “oldukça anlaşılır” bir durum; çok da gerilmeye lüzum yok..."
Hatta "ifade özgürlüğü" adına kasıtlı, kışkırtıcı, bölücü konuşmalar yapan proje insanlarına karşı çıkmayı "gericilik" olarak nitelendiriyor.
Kısacası, bu profesör bey kendi gibi düşünmeyenleri "gerici", "soyut düşünemeyen",... şeklinde etiketliyor. Sanırım bu tür davranışlar en azından  "Düşünce Hataları" sınıfına girebilir. 

 Adını yazmak istemediğim profesör bey, en iyimser olasılıkla, "Özgürlük Kavramı"nı anlayamamış diyebilirim. 

Derleyen,
A.Şükran Demiralp
26 - 02 -2019

21 Şubat 2019 Perşembe

Yeni Doğan Topuk Kanı


(1):
  • Her bebek dünyaya geldiğinde sağlıklı bir gelecek için en iyi koşulları ve olanakları hak eder. ( https://asukrandemiralp1.blogspot.com/2019/02/cevre-ve-gen-etkisi-etkilesimleri.html )
  • Buradaki en kritik adım hasara neden olabilecek doğuştan gelen hastalığın en kısa zamanda saptanmasıdır. Bunun için de en uygun yöntem, yenidoğandan yaşamın ilk 48. saati içinde ya da birinci haftasına kadar alınan kan örneğinin incelenmesidir. 
  • Yeterli ya da geçerli yenidoğan kan örneği en önemli noktadır. Bu kan örneği sağlık kuruluşlarında Bakanlığımız tarafından dağıtılmış olan filtre kağıdına (Guthrie Kağıdı) ilişik form üzerindeki bilgiler eksiksiz ve okunaklı doldurularak kan örneği alınmalı ve ilgili kuruma ulaştırılmalıdır. İllerde Sağlık Müdürlüğü Ana Çocuk Sağlığı Şube Müdürlükleri bu uygulamanın organizasyonunun birincil sorumlularıdır.  

(2):
En çok yapılan yanlış uygulamalar; 
  • prematüre ve parenteral beslenen (%78.0), 
  • antibiyotik kullanan (%55.3), transfüzyon, diyaliz gibi girişimleri olan bebeklerde (%53.3) kanın doğru zamanda alınmaması, 
  • kan almadan önce ısıtma (%61.4), masaj (%70.7) gibi uygulamaların yapılmaması, 
  • kan alırken ayak topuğunun fazla sıkılması (%59.3), 
  • alınan kanın kartın arka yüzünden de emdirilmesi (%58.7), kan örneğinin kapiller tüp aracılığı ile alınması (%50.3) idi. 

Sonuç olarak; Guthrie Tarama Testi için kan örneğinin alınması ve gönderilmesi sırasında hatalar yapıldığı ve bu hataların ortadan kaldırılması için konu ile ilgili mezuniyet sonrası sürekli eğitim programlarının gerekli olduğu belirlendi. 

Kaynaklar:

(1) Yenidoğan Topuk Kanı Örneği Toplama Klavuzu:  https://dosyaism.saglik.gov.tr/Eklenti/11177,259836yenidogan-topuk-kani-ornegi-toplama-klavuzupdf.pdf?0

(2) http://dergipark.gov.tr/download/article-file/29295


Derleyen. A.Şükran Demiralp, 22 Şubat 2019

Çevre ve Gen Etkisi Etkileşimleri

 EVRENSEL TEMEL HAK 
  • Her bebek dünyaya geldiğinde sağlıklı bir gelecek için en iyi koşulları ve olanakları hak eder. 
  1. Bilgiye tüm netliği ile ulaşabilmek,
  2. Bilgiyi kullanabilmek (düşünce hataları - yukardaki varsayıma göre hala olabiliyorsa - ndan olabildiğince arınmış olarak diğer bilgilerle arasındaki bağları kurabilmek; bilinç),
  3. Disiplini uygulamak 
Böyle ise, öncelikle bilgi toplayıcıların öncelikle bu ilkelere uymaları, gerekli ETİK DEĞERLER BİLGİSİ konusunda da bilinçlenmiş olmaları büyük ölçüde sağlanabiliyor ve denetlenebiliyorsa, diğer insanların BİLGİYE olan güvenleri de o ölçüde yaygınlaşabilir.

Derleyen: A.Şükran Demiralp, 22 Şubat 2019
Not: "düşünce hataları" vs daha sonra eklenecek!

Yukarıdaki 1,2 ve 3 için yardımcı linkler:

9 Şubat 2019 Cumartesi

ETİK DEĞERLER ve UZMANLIK BİLGİSİ, KAZALARIN BELLEĞİ ve SINIRLARINI BİLEBİLME (1)

Genelde daire sahipleri mimarların – inşaat mühendislerinin tasarım planını beğenmeyip kendi düzenlemeleri ile ara duvarları vb yıkarlar. Saçını, tırnağını kendi kesmekten ürken bir çok kişi duvarları vb yıktırmaktan hiç ürkmez? 

 

Diğer bir yaygın uygulamayı binaların üst katlarında görürüz. Üst katların planı orta katlarla aynı olsa da, daha pahalıya satılmaya çalışılır. Çünkü denir ki; “Belediye ruhsat verdikten sonra şu çatı katı aralığına dairenizden bir merdiven çıkacaksınız ve kullanımı size ait olacak. İsterseniz şurayı da yıkar, şuraya da ekler, istediğinizi yaparsınız. Bakın çatı arası bir daire gibi bu amaç için hazırlandı.”  Satan ve alan memnun, bu kural dışı uygulama gerçekleşir genelde. Onca inşaat mühendisinin emeği, proje, statik, hesap – kitap hiç kimsenin umurunda bile olmaz.

 

Bu da sağlam bir sitede apartmanların bodrumuna ne amaca hizmet ettiği anlaşılamayan “boru yap” emrini ne pahasına olursa olsun yerine getirmeyi görev bilmekle ilgili ki, işleri yaptırırken amacın ne olduğu, ne derece plan ve projeye uygunluğunu ve işi yapanı ne kadar denet(leyebi)liyoruz konusuna bir örnek olsun:

 

17 Ağustos depreminden sonra, bir site yöneticisi bir inşaat mühendisi ile bodrum katları tek tek gezer; çünkü İstanbul’un en sağlam konutlarından birinde yaşasalar da bodrumdaki kirişlerin bir kısmı kesilerek bknz linkteki fotoğraflardan "kirişten pis su borusu" benzeri: https://twitter.com/Paleosismolog/status/1183294664394313729/photo/1 
yerleştirilmiş borulara aklı takılmıştır?

 

İnşaat mühendisi böyle bir şey asla yapılmamalıydı der; boruları hemen söktürür. Önerisi ile kesilen demirlerin arasına demir parçaları kaynak yapılarak üstü beton ile sıvanır. İnşaat mühendisi böylece kirişlerin eski haline yakın kuvvetlendirildiğini söyler.

 

Ve belki binlerce örnekten birisi bu yakınlarda gündeme geliyor. Ruhsat alındıktan sonra üste birkaç kat çıkan, alt katı farklı amaçlarla kullanım için genişlesin diye kolonlarına zarar veren ve… bu değişiklikleri “yasallaştırmak” için imar barışına başvuran…vs?

 

Nasıl bu kadar umursamaz olunabiliyor? Sadece “cahillik” bu konuları açıklamaya yetmez. Çünkü yukarıdaki tablonun, en azından bazı sahnelerinin, benzerlerine hemen her kesimde rastlayabiliyoruz? 

 

Ve nedir bu "yap - boz " merakımız?

 

Devam edecek; Kentsel Dönüşüme Gerçek İhtiyaç Sahipleri mi başvuruyor? (2)

 

2017 yılından haber: “Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, İstanbul depremiyle ile ilgili olarak çarpıcı açıklamalar yaptı. Özhaseki, ömrünü tamamlayan 4 fay hattının her an patlayabileceğini söyleyerek Kartal, Beykoz, Sarıyer, Avcılar ve Büyükçekmece'de risk olduğunu belirtti.”

 

10 Şubat 2019'da ekledim:  Belki de en başta etik değerler bilgisinin eksikliği = bana göre bağlantılı düşünememe, ve belki bunların bir sonucu olarak da umursamazlık; bilim dünyasında bile bunlar çokça :-( 

Bilim Dünyasından yakın geçmişten iki örnek aşağıdaki 
linktedir: "Bilginin kullanmak ve disiplinin ise uygulamak için olduğu gerçeği..." https://asukrandemiralp1.blogspot.com/2018/12/kazalar-uzerine-ogretimden-cok.html

17 Ağustos  2019'da ekledim:(2) Akıl nerede? Rüşveti ver, ruhsatı al. Vicdan akılsızlığın altında ezilmiş; YOK! 

Şubat 2019'da çöken Yeşilyurt Ap. neden çöktü? 

10 Şubat 2019 tarihli Ulusal Gazetisi'ndeki haberde Yeşilyurt Ap. çökmesi ile ilgili her türlü sorumlu için savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştu.  

20 Mart 2019: 


Anladığım kadarıyla herkes tahliye edilmiş:

https://www.ulusal.com.tr/gundem/istanbul-kartal-da-yesilyurt-apartmaninin-

neden-coktugu-raporda-belirtildi-h225896.html


https://www.facebook.com/asukran.demiralp/posts/10157760370578840 linki içindeki yorumlar yorumlar aşağıdaki yorum kısmına eklendi.

Ve "Kentsel Dönüşüm kimler içindi?" sorusunu A'dan Z'ye her kesim ve her birey kendisine sorabiliyor mu?

Elbette devam edecek...

A.Şükran Demiralp, 9 Şubat 2019

 




6 Şubat 2020'de eklendi: 


Kaynak: https://webdosya.csb.gov.tr/csb/dokumanlar/altyapi0007.pdf

30 Ekim 2020, İzmir’de deprem! Saat: 20:00 civarındaki haberlere göre en az 12 ölüm ve 500 civarı yaralı. Çöken apartman görüntüleri; bu apartmanlar hangi yıllarda yapılmıştı? Hiç mi kontrolden geçmediler?


"Depremin Yapılara Etkileri 
Deprem anında meydana gelen sarsıntılar, yeryüzünde yatay ve düşey yönde yer ivmeleri oluşturur. Ancak yapılar için önemli olan ivmeler, yatay yönde olanlardır. Bu ivmeler, yapılarda yatay atalet momentlerinin oluşmasına sebep olur. Yapıların depremde hasar görmemesi için, bu kuvvetlere dayanıklı olmaları gerekir. Yapılarda deprem sırasında meydana gelen yatay kuvvetler, yapının titreşim özelliklerinin etkileşimi sonucunda ortaya çıkar ve bu durum, her yapı için farklı olur. Pratik olarak 5-10 kat arası betonarme binalar ağırlıklarına oranla en fazla yatay yüklere maruz kalırlar. 

17 ağustos depreminde, önceden bilinen konuların yapılaşmada göz önüne alınmadığı ortaya çıkmıştır. Mesela, dere yataklarındaki binaların tamamına yakını çökmüştür. Gerekli deprem dayanımına sahip olmayan çok katlı binaların sanayi tesislerinin neredeyse tamamı ya yıkılmış ya da onarılmayacak derecede hasar görmüştür. Buna karşın aynı bölgede zemin özelliklerini ve deprem tasarımı ilkelerini göz önüne alarak inşa edilen çok katlı toplu konut siteleri ve sanayi tesisleri hiç hasar görmemiştir. İzmit Büyükşehir Belediyesi tarafından tünel kalıp sistemiyle yaptırılan 2000 konutluk sitelerde depremden dolayı herhangi bir hasara rastlanmamıştır. 

Depremden sonra yerinde yapılan incelemelerde özellikle Adapazarı, Gölcük ve Yalova’da meydana gelen hasarların başlıca sebebinin zemin problemlerinden kaynaklandığı belirlenmiştir. Bunun yanında ciddi ve bilimsel zemin araştırmalarına dayanan temel mühendisliği çözümlerinin uygulandığı projelerde; örneğin yumuşak zemin koşullarında kazıklı temel sistemlerine taşıtılan binalarda ve sanayi tesislerinde, fay hattına çok yakın olsa bile herhangi bir hasar meydana gelmemiştir. Özellikle Adapazarı’nda zemin koşulları elverişsiz ve yeraltı su seviyesi çok yüksek olduğu halde ağır yapıların bile tekil veya mütemadi temellerle taşıtıldığı yerlerde binaların farklı oturma yaptığı, devrildiği, yana yattığı veya zemin katların bodrum kata dönüştüğü tespit edilmiştir. Oysa yine Adapazarı’nda kazıklı temel üzerine yapılan Ziraat Bankası hizmet binası ve lojmanı, depremden hiçbir hasar görmemiştir. Ülkemizde elverişsiz zemin şartlarının ne tür sonuçlar doğurduğu, il defa bu depremde açık bir şekilde görülmüştür(BALKABAK,İ., FIRAT,S., APAY,A., 2000)."  http://kocaeli2007.kocaeli.edu.tr/kocaeli2005/deprem_sempozyumu_kocaeli_2005/4_yapi_ve_yerlesimler/d_27_yapim_teknolojileri/depreme_dayanikli_yapilarda_tunel_kalip_sisteminin_kullanilmasi.pdf

"İzmir depreminde yıkılan bir binanın anatomisi: Yanındaki bina ayakta kalırken Yılmaz Erbek Apartmanı neden yan yattı?"
BBC Türkçe'nin özel araştırması: https://twitter.com/bbcturkce/status/1328761067493842945