28 Mart 2014 Cuma
19 Mart 2014 Çarşamba
13 Şubat 2014 Perşembe
FARKLILIKLAR
FARKLAR VE FARKINDALIKLAR
Farkında olamayanlar,
Farkında olup, umursa(ya)mayanlar,
Farkında oldukça, derinlere doğru kayanlar,
Farkında olup da olmayanları kullananlar,
Farkında olup da fark ettirmeye çalışanlar,
Ve bazı karışık takılanlar,
Ben, sen, biz, siz, onlar ve bunlar…
Vs.
Canımı çok sıkan:
Farklı oldukça derinlere doğru
Acılar içinde kayanlar!
Ve,
Onlar sayesinde çok şey öğrenen diğerleri!
Sömürü nerede başlar?
Rev.2, 14-Şubat-2014, Nörolog Oliver Sack'sın paylaşımından http://ht.ly/tDnyv linki: Hep aynı fantom(hayalet) melodi beyninde sabitlenmiş olarak tekrarlanıyordu.
19 Aralık 2013 Perşembe
Düşünen Adamlar ve Kadınlar
19.12.2013
Kendi
ayakları üzerinde durabilen / sorunları sayesinde üretebilen bireyler için
“aydın sorumluluğu_2”
“Düşünen adamlar / kadınlar [6] ” özgürlüklerine nasıl kavuşabilirler?
Türkiye’den bir akademisyen yazarın, TV’de “şizofrenler potansiyel
katildir” şeklinde bir yorumunu hatırlıyorum. Bir köşe yazarı 2008 yılında bir
yazısında, bir örnekten yola çıkarak internette yaptığı birkaç saatlik gezinti
ile Tourette Sendromu(TS) konusunda “TS’li neden sonuç ilişkisi kuramaz” gibi
bir yargıya varmış![1]
Ve benzer yargılara daha bir çok kişide rastlayabiliriz.
Tourette Sendromu (TS) gibi, bazı “bozukluk”
olarak görünen özellikler, belli alanlara kanalize olduğunda yaratıcı ve
üretici olabilir [2]. Gelişmiş ülkelerde “aydın kesim”, sorunları sayesinde pozitif
yaklaşımına uygun stratejiler üretiyorlar! . “Ben TS’ye
sahibim, TS bana sahip değil!” gibi “motto”lardan yola çıkıyorlar. Bozukluk
konusunda kişileri bilgilendirip, bireye uyan tedaviyi sağlamaya çalışırken,
yetenek ve becerilerini de en iyi bir şekilde değerlendirebilecekleri ortamları
oluşturuyorlar. Bu nedenle de
onlarda “düşünen adam” çoğunlukla sanat galerileri, müzeler gibi ortamlarda üretim, düşünce
ve yaratıcılığı vurguluyor. Bizdeki heykelin yeri ise, derin düşünenlerin
mekanı, “hastanedir / hapsedilir” der gibi.. Heykeli yapanın ve tamamlayanın hastanede
yatan bir heykeltraş ve yüzbaşı olması da düşündürücü[3].. İşte bu heykeltraş,
yüzbaşı gibi yaratıcı, üretici insanların bir taraftan üretimlerini
sürdürürken, aynı zamanda sorunları için destek alabilecekleri mekanlar
maalesef ülkemizde henüz yok.
Türkiye’de neler yapılabilir?
Toplumda yerleşmiş “Deli ve tımarhane” kalıpları
irdelenerek, bakış açıları ve imkansızlıklar nedeni ile sürekli zarar gören
insanların ihtiyaçları doğru belirlenebilir! Maddi ve çevre gücü çok iyi aile
çocukları kadar olmayanların da yaratıcı gücünü kullanabileceği ortamlar temel
hak ve özgürlükler çerçevesinde sağlanmalıdır!
Ülkemizin iş adamları, bilim
insanları, yazarları, sanatçıları, siyasileri bazı sorunları olan ama aynı
zamanda yetenek ve beceri sahibi insanlara [4] pozitif yaklaşımlara fırsat yaratacak ve ayaklarının üzerinde
durmalarını sağlayacak değerli davranışları üretmelerine uygun ortamlar için
destek verebilirler. Buna göre tarihimizdeki “müzikle, sanatla
terapi” gibi uygulamalar geliştirilebilir[5].
“Düşünen adamı / kadını”
özgürleştirmenin yolunun sanat ve bilimi özgür ortamlarda buluşturarak klasik ruh
ve sinir hastanesi ve hastası yaklaşımının aşılması ve beceri sahibi, yetenekli
insanlar için alternatif ortamlar oluşturulmasıyla mümkün olabileceğini düşünüyoruz.
Böylece “düşünen adam” heykelini de bu ortamlara taşıyabiliriz.
Derleyen: A.Şükran Demiralp, 2013
[4] Şizofreni, TS ve diğer farklılık, bozukluk gibi sınıflandırmalar bilimsel kategorilerin isimleridir. Yani, herhangi bir özellik, farklılık, bozukluk bilimsel kategoride aynı isim altında toplansa da kişiye özel olduğu ve kategorisine göre farklı derecelendirmelerde olacağı bilim insanlarınca hep vurgulanır: Örnek, Nörolog Oliver Sacks: “TS herhangi bir toplumda ırk vbg bağımsız, belli bir istatistiksel oranda görünür. Bir TS’li diğerine uymaz!”.
[4] Şizofreni, TS ve diğer farklılık, bozukluk gibi sınıflandırmalar bilimsel kategorilerin isimleridir. Yani, herhangi bir özellik, farklılık, bozukluk bilimsel kategoride aynı isim altında toplansa da kişiye özel olduğu ve kategorisine göre farklı derecelendirmelerde olacağı bilim insanlarınca hep vurgulanır: Örnek, Nörolog Oliver Sacks: “TS herhangi bir toplumda ırk vbg bağımsız, belli bir istatistiksel oranda görünür. Bir TS’li diğerine uymaz!”.
[5] http://www.sciencedaily.com/releases/2013/12/131210072030.htm
[6] "Çocukluğunda taş ve çamur gibi malzemelerle ilgilenmeye başlayan Camille, Académie Colarossi'de heykeltıraş Alfred Boucher ile çalışmaya başladı. (O dönemde École des Beaux-Arts'ta (Paris Güzel Sanatlar Akademisi) kadınların eğitim görmesi mümkün değildi.) 1882'de Claudel, çoğu İngiliz olan ve aralarında Jessie Lipscomb'un da bulunduğu bir grup genç kadınla bir atölye kiraladı. 1883'te, bu gruba heykel eğitimi veren Auguste Rodin'le tanıştı. 1884'te Rodin'in atölyesinde çalışmaya başladı ve onun ilham kaynağı, modeli, arkadaşı ve bir süre sonra sevgilisi oldu." https://tr.wikipedia.org/wiki/Camille_Claudel 5 Mayıs 2020 (eklendi).
[6] "Çocukluğunda taş ve çamur gibi malzemelerle ilgilenmeye başlayan Camille, Académie Colarossi'de heykeltıraş Alfred Boucher ile çalışmaya başladı. (O dönemde École des Beaux-Arts'ta (Paris Güzel Sanatlar Akademisi) kadınların eğitim görmesi mümkün değildi.) 1882'de Claudel, çoğu İngiliz olan ve aralarında Jessie Lipscomb'un da bulunduğu bir grup genç kadınla bir atölye kiraladı. 1883'te, bu gruba heykel eğitimi veren Auguste Rodin'le tanıştı. 1884'te Rodin'in atölyesinde çalışmaya başladı ve onun ilham kaynağı, modeli, arkadaşı ve bir süre sonra sevgilisi oldu." https://tr.wikipedia.org/wiki/Camille_Claudel 5 Mayıs 2020 (eklendi).
12 Aralık 2013 Perşembe
PISA'dan Yola Çıkan Bir İrdeleme
12-12-2013
Sayın Mustafa Nadir ÇALIŞ
Ölçme, Değerlendirme ve Yerleştirme Grup Başkanı
ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü, Ankara,
CC: Orhan Bursalı, Emre Kongar
Ölçme, Değerlendirme ve Yerleştirme Grup Başkanı
ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü, Ankara,
CC: Orhan Bursalı, Emre Kongar
İletişim bilgilerinize http://www.oecd.org/pisa/contacts/pisagoverningboard.htm#Turkey linkinden
ulaştım.
Pisa sayfasından alıntılardan yola çıkarak kendi bilgi
ve düşüncelerim ile derlediklerimi iletiyorum:
1. Kamu politikası konuları: Hükümetler, aydın
kesim, okul müdürleri, öğretmenler ve veliler gençleri yetişkin yaşamının
zorluklarına hazırlayabiliyorlar mı?
2. Kendilerinin yetişkin
yaşamının zorluklarıyla başedebilme becerileri ve / ya kullandıkları sorun
çözme araçları nelerdir?
3. Alışılagelmişin dışında
daha etkili öğretim ve okullar var mı?
4. Dezavantajlı(!) öğrencilerin
gelecekleri ne derece düşünülüyor?
5. Dezavantajlı gibi
görünen, ancak, temel sorunlarından birisi de "ezberci eğitime" asla
uyum sağlayamamak olan bazı bireylerin önünde yaratılan sorgulama engelleri (koşullamaya çalışmak gibi)[1]
kaldırılırsa ve bireysel sorunları için de ek küçük destekler verilirse, bu
bireyler üretebilir; “kendi ayakları
üzerinde durabilir” ve hatta harikalar yaratabilirler! Bu konuda toplumsal
duyarlılık ve destekler nasıl sağlanabilir?
·
Örnek: Tourette
Sendromu konusu! Bu bireyler içinde tüm engellere rağmen "beceri
kazanmış olabilenler" için üretim ortamları ve destek sağlanabiliyor
mu?
6. "Hayat boyu öğrenme"
konusu: Öğrenciler okulda yaşamda bilmesi gereken her şeyi
öğrenemez. Etkili yaşam boyu öğrenen olmak için, gençlerin bilgi ve
becerileri, aynı zamanda neden ve nasıl öğrendikleri bir farkındalık gerekir.
Bu farkındalığı yaratabilecek okul dışı alanlar hangileridir? "Öbür okullar"
denilen diziler, filimler, reklamlar, genel anlamda sanatsal üretimler bu
farkındalık için ne derece "koşullamadan", "doğru düşünmeyi”[2]
amaç edinmiştir?
Toplumuzdaki bireyler, aileler başta olmak üzere tüm kurumları etkilediğini
düşündüğüm ve katkı için gönüllü çabaladığım konuları içtenlikle paylaştım. Bu
gibi konularda ne kadar çok kişi “koşullama
hakkını elde etmeye çalışmadan” çaba gösterirse ki 5nci
madde öncelikli olmak üzere bu çabanın içersinde, her zaman, olmaya hazırım, o
derecede olumlu sonuçlara ulaşabileceğimizi düşünüyorum.
Düşünce ve desteklerinizi rica ederim.
Saygılarımla,
A.Şükran Demiralp
[2] Tınaz Titiz: Rasyonel (nedensel) ve kritik (eleştirel)
düşünme genelde birbiri yerine kullanılabiliyor. Halbuki; rasyonel
düşünme, neden-sonuç bağlantılarını kesintisiz ve
yanlışlanabilir adımlar halinde düşünmek; kritik (Yunanca- iyiyi kötüyü ayırmak, kalburdan
geçirmek, ayırt etmek) düşünme ise, bir sonuca yol açan çeşitli nedenleri
ağırlıklandırılarak düşünmek olup, bu iki
bileşen ancak “birlikte” kullanıldıklarında “doğru” olarak nitelenebilir
düşünme ortaya çıkıyor. Bu birliktelik sağlanmadığında, herhangi bir
sonuca yol açan ve kritik düşünme bileşenine göre az önemli olan –kişinin
duyguları doğrultusunda- herhangi bir nedenin, sonucu belirleyen esas neden
olduğu savunulabilir ki bu durumda nedensel düşünce tamamen işlevini
kaybetmektedir. Rasyonel ve kritik düşünme bileşenlerin tanımlarının dahi önemsenmemiş
oluşu, sorun çözme kabiliyetinin önemli bir gereği olan doğru düşünebilme
aracından yoksun kalındığını gösteriyor.
25 Kasım 2013 Pazartesi
24 Ekim 2013 Perşembe
"SORUNLARIN İNTİKAMI: Çözemeyeni Çözerler!" kitabına birinci yorum
SORUNLARIN İNTİKAMI’na
karşı derinden iyileşme üzerine,
Çözülemeyen sorunların kökünde, öncelikle sorunu iyi
tanımlayamamak yatar. Günümüze dek toplumların sorun çözme ve varlıklarını
sürdürebilme ilişkisi, kitabın arka yüzünde özetlenmiş: Günümüzde, enerji =
> Bir damla petrol = Bir damla kan ilkesi
Sorun Çözme Kabiliyeti(SÇK) _ezber, kök sorun, hayalet
sorun, sorun kimyası gibi_ Tınaz Titiz(TT)’in dilimize kazandırmaya çalıştığı
kavramlardan. Bir ortak akıl ürünü olarak derlenen kitapta bireysel, kurumsal,
toplumsal ve toplumlararası(koz kavramı) gibi konularda SÇK işlenir.
Kitap, SÇK yetmezliğinin başlıca kaynaklarını:
·
Kısır sorun çözme kültürü
·
İstismara açık alanlar
·
Birey yerine tebaa üyeliği
·
Vizyonsuzluk,
·
Kritik aydın
kütlesi oluşturamamışlık
·
Sorgulanmazlık
·
Sanatın gelişmeye etkilerinin idrakindeki
yetmezlik
olarak açıklar. Toplumdaki kısır sorun çözme kültürünün
ahlaksal tabanını inceler. Ezber / sorgulanmazlık kültürü ve İkili Kalıtım
Kuralı(İKK); gen kültür ilişkisi varsayımı ile, kısır sorun çözme kültürünün
kuşaklar arası geçişini gözler önüne serer.

“Eğitimden, teröre dek İnce ince tanımlanan sorunlara nasıl
çözüm bulunabilir / SÇK nasıl geliştirilebilir?” İçin bazı seçmeler:
·
Toplumsal tümörlerin oluşumu ve metastazında kök
nedenlerden olan ve biat-itaat kültürünün beslediği ezber / sorgulanmazlık /
bilimsel kuşkuculuktan habersiz eğitime karşı, yaşamın bir öğrenme olduğu,
yaşamdan bağımsız bir öğrenmenin olamayacağı ve ne öğreneceğine bireyin ancak
kendisinin karar verebileceğini önemle vurgular: http://bit.ly/15p3Qmc
·
Yine eğitimin en önemli bölümünün (%90) öbür
okullarda olduğuna dikkat çeker; filimler, diziler, medya, reklamlar gibi. Ve
“senaryo temelli eğitim”in her iki okul türündeki önemini açıklar: Sanatın
gelişmeye etkilerinin idrakinin geliştirilmesinin yolları için: http://bit.ly/V8q6PC
·
Sorunların yaratıcı çözümlerinin, ancak ve ancak
tüm paydaşların katılım ve katkısı sonucu “ortak akıl” ile bulunabileceğini
topluma anlatabilmenin örnekleri olan Beyaz Nokta Soruları: http://bit.ly/1dnwKfe
·
Bir insanın en önde gelen temel hak ve
özgürlüğünün koşullanmama hakkı olacağı, insanların gözardı edilen “korkmama =
haklarını kullanmaktan korkmama” özgürlüğü olduğunu, bunun içinde de bir düşünceyi
ifade edebilme özgürlüğü, inanç özgürlüğü vbg vurgular! İşte bu temel hakları
dikkate almayan, itaatkar bireyler yetiştiren koşullandırıcı eğitim nedeni ile
aydın kesim de, niteliksel bir kök sorun olarak son derece zayıf işlevsel bir
konumdadır.
Kitap, SÇK’nın gelişebilmesi
için, önce birey olabilmenin ve bir arada yaşayabilmenin önemini vurgular! Anne
ve babaların çoğu soruna, çocuklarının birey olabilmeyi öğrenmelerinin bir
fırsatı olarak bakabilmelerini, bu açıdan milyarda bir olasılıkla olabilecek
zararlara odaklanmamalarını, aksi takdirde hep korunmaya muhtaç zayıf
karakterler yetişeceğini örneklerle göstermeye çalışır. “Sorunlar, çözüm için doğru
sorulara çevrilebilir!”
“Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir
orman gibi kardeşçesine” yaşayabilmek, kendi ayakları üzerinde durabilen ve, bir
iç ve dış liderden komut almaksızın bir uyum içinde hareket edebilen “küme
zekası”na sahip bireyler için geçerli olabilir. Böyle bireyler, toplumda inanç
ve bilim çatışması gibi “vakum(kökü Latince Vacare boş olmak)= boşluk”
alanlarının bırakılmaması, ortak temel doğrular ile doldurulması, aksi durumda,
en ufak farklılıklarda sürekli bölünmeye gidileceği gerçeğinin farkındadırlar.
Farklılıkların her türünü anlamaya çalışan, bir kurtarıcı bekleme
tembelliğinden sıyrılarak, yaratıcı çözümleri ortak akıl ile belirleyebilen;
“ortak vizyon” geliştirebilenlerin varlıklarını sürdürebilecekleri bilimsel bir
gerçektir: “Küçük detaylarda bölünüp yokolmak yerine büyük resimde birleşerek
yaşamı sürdürebilmek!”
Şikayet etmeyi bırakıp doğru[*] düşünmek, etik davranmak ve kendini geliştirip
gerçekleştirerek toplumsal, evrensel gelişmeye katkı sağlayabilmek bütünün
haklarını korumayı vizyon edinebilmek için nitelik(eğitim, zeka, ruhsal, ahlak
bileşenlerin bir fonsiyonu olarak)li insanlar arası etkileşim ağları kurma, bunun
için Politika Belgeleri düzenleme gibi değer üreten eylemlere teşvik eder..
Çözüme giden yol için kitaptan kısaca:
“Gerçek” bir başlangıç noktası lazım!
Gerçek ve doğru(lar) farklı olabilir. İlk peşinden koşulması gereken
“gerçek”,ne(ler)in “doğru” olduğu ise ardıl adımlardır.
Manzara-i umumiyeden memnun olmayanların, ilk peşine düşmeleri gereken,
üzerinde uzlaşıya varılabilecek gerçek(ler)in neler olduğu, sonra da nelerin
yapılmasının doğru olacağıdır.
“Gerçek”ler ancak yanlışlanabilir gözlemlerle ortaya konulabilir; yani
bir kişinin –ne denli inanırsa inansın- saptadığı bir gerçek bu tanıma göre
gerçek değil, sadece bir kanaattir, hatta bir yanılgı dahi olabilir.
Görünen gerçeğe göre yapılacak doğru davranış örneklerinde nitelikli
bireylerin biraraya gelebilmesi, genel SÇK’ni artırabilir. Yukarıdaki
linklerdeki imza kampanyalarına katılım için ne düşünebiliriz?
[*] TT: Rasyonel (nedensel) ve kritik (eleştirel) düşünme genelde
birbiri yerine kullanılabiliyor. Halbuki; rasyonel
düşünme, neden-sonuç bağlantılarını kesintisiz ve yanlışlanabilir adımlar
halinde düşünmek; kritik (Yunanca-
iyiyi kötüyü ayırmak, kalburdan geçirmek, ayırt etmek) düşünme ise, bir sonuca yol açan çeşitli nedenleri
ağırlıklandırılarak düşünmek olup, bu
iki bileşen ancak “birlikte” kullanıldıklarında “doğru” olarak nitelenebilir
düşünme ortaya çıkıyor. Bu birliktelik sağlanmadığında, herhangi bir sonuca
yol açan ve kritik düşünme bileşenine göre az önemli olan –kişinin duyguları
doğrultusunda- herhangi bir nedenin, sonucu belirleyen esas neden olduğu
savunulabilir ki bu durumda nedensel düşünce tamamen işlevini kaybetmektedir.
Rasyonel ve kritik düşünme bileşenlerin tanımlarının dahi önemsenmemiş oluşu,
sorun çözme kabiliyetinin önemli bir gereği olan doğru düşünebilme aracından yoksun
kalındığını gösteriyor.

Kaydol:
Kayıtlar (Atom)