16 Ağustos 2014 Cumartesi

POPÜLER BİLİM DERGİLERİNDEKİ BİLİMSEL HABERLER ÜZERİNE BİR DENEME..


Bir yorum: “Biliyoruz ki yapılan deneyler, bazen güdümlü, bazen doğal olarak, konunun bir yönüne bakış olarak kalabiliyorlar. Bir süre sonra başka bir deney tamamen ters bir sunumla gelebiliyor. Bu nedenle deneylere dayanarak yapılan yorumlarda biraz daha gevşek sonuçlar belirtmek , alternatifler olabileceğini de sunmak yararlı olur.

Yukarıdaki satırlara tamamen katılırım. Ek olarak: Bilimin “kuşkucu” yaklaşımı, yararın ötesinde “
 
geniş yelpazeden” olayları irdelemek bilimin vd konular dahil her birimizin yaşamının vazgeçilemezi olsa gerek: http://bit.ly/Xp64pa

Popüler bilim dergilerinin bilimin “yol gösterici” olduğunu değişik düzeydeki insanların hiç değilse bir kısmına anlatabilmeleri ancak bilimsel verilerin belli koşullara göre doğru ve zamanla “yanlışlanabilir” olabileceği gerçeğini vurgulamaları ile mümkün olabilir; “Eğer……. İse……dır”  yaklaşımı.. Aksi durumlarda bilim teknoloji üretme ve pazarlamanın bir aracından öteye pek gidemiyor gibiL  Bu konuda yapılan örnek bir çalışmaya; www.ezberkaliplarısorgula.com,  birçok dergide, medyada, köşe yazılarında, okullarda yer verilmesi, belki giderek çoğumuzun arada bir düşünce sistemimizdeki kalıpları açığa çıkarıp, sorgulayıp elenecekleri eleme ve sağlam olanları tekrar geri yerleştirme alışkanlığı edinmemize yardımcı olabilirJ Halbuki, aileden, okula, medyadan, çocuk oyunlarına dek bir çok alandaki üretimler “sorgulayan birey” alışkanlığını kazandırmaya yönelik değiller! Tam tersi, genel olarak “tek doğrulara” koşullamaya yönelikler..

Bir soru: “Her düzeydeki insanın okuması için yayımlanan bir gazete eki uzmanların tartışma kürsüsü olmalı mıdır?”

Benim yanıtım: Toplumun her kesiminin “Tartışma Kültürü”nden “Sorgulama Kültürüne” geçebilmesi / “birey” olabilmesinin önündeki en önemli engelin “herhangi bir otorite”  olduğunu düşünüyorum. Sorgulayabilen insanlar artıkça, zorla kendi tercihini dayatmayan nesnel ve etik uzmanlar da artacaktır.  Aşağıdaki “EK1,2,3 VE 4” gibi çabalar bu konuya destek olabilirler. Bu gibi çabalar sayesinde benim için –akademisyen olmayan bir bireyim-  herhangi bilimsel bir bilginin paylaşılmasında hiçbir sakınca olamaz. Düşüncem: Her birey kendi okuma tercihini vbg kendisi yapabilir.


Yaygın ve yerleşik kalıplar
Neler sorulabilirdi?
Sorulsaydı, yerleşik kalıptakinden farklı hangi bakış açısının ortaya çıkmasını tetikleyebilirdi?
“Bir konuda en doğrusunu o konunun uzmanı bilir”
- Uzmanın görüşü, çıkar ilişkileri veya kişisel menfaatten etkilenmiş olabilir mi? - Uzmanın beyan ettiği görüşlerin hangileri pozitif, hangileri normatiftir? - ‘Uzmanlık’ sadece formel eğitim düzeyi ve diploma ile belirlenen bir yetkinlik ya da kabul müdür? - Dar bir alanda derinliğine bilgi sahibi olmak mi, yoksa derinliği daha az ama daha geniş bir alanda bilgi sahibi olmak mı daha makbuldür? - Bir konunun farklı ülkelerde/sistemlerde yaşayan uzmanları aynı fikirde midirler? Neden?
- “Uzman” denildiğinde tüm kuşkuların ortadan kalkıp sonsuz bir güven duymanın hiç de doğru bir yaklaşım olmadığı; uzmanlığın kabullenilmesi için ünvanların dışında daha pozitif ölçütlere bakılması gerekir. En azından uzman konusunda kuşku devam etmelidir. - Uzman fikri söz konusu olduğunda, konunun diğer paydaşlarının da çıkarları ve demokratik tercihleri korunup, hakları gözetilmelidir.


Yaygın ve yerleşik kalıplar
Neler sorulabilirdi?
Sorulsaydı, yerleşik kalıptakinden farklı hangi bakış açısının ortaya çıkmasını tetikleyebilirdi?

 

"Ben tipik bir X burcu kadınıyım / erkeğiğim"
 
1.     Tipik “X” olduğumuz düşüncesine bizi götüren nedenler nelerdir?
 






 
2.     “X” kalıbını baştan kabul etmemizin sonuçları neler olabilir?
 
 

 
3.     Belli özelliklere göre kategorize etmek bilimin de yöntemi değil midir?
 
 
 
 
      1. Bilimsel kuşkuculukla yaşama bakabilme yetisi veremeyen
        kültür ve eğitim sistemimiz ve "öbür okullar"ımız; " İnternet, radyo,
        TV kanalları, basın, sokak, tribün, moda gibi unsurların her biri olup,
        çocuklarımızın zamanlarının %91'ini bu "öbür okullar" etkilemektedir." Sistem, beyne kazıma / tekrar tekrar ezberletilerek öğretme dolaysıyla koşullama yöntemiyle işleyegelmiş.
         
         
2. Kendimizi ve karşımızdakini “X” kalıbı dışında
        görebilmemizi engellemiş oluruz. Tekil olaylardan yola çıkarak
       hemen genelleme eğilimimiz artar; “O’nun tipik özelliğidir zaten” gibi.
       Bu da yargılarımızın artması ve kalıbımızın daha da daralması ile
       sonuçlanabilir.           
        3.  Evet, ancak,  bilim, belli kontrol gruplarıyla, belli yöntemlerle
        kendini yanlışlamak üzerine çalışır, yanlışlandığı anda da kuramı,
      varsayımı değiştirir. 
      Halbuki sorgulanmayan inançlar, hep kendilerini doğrulamak
      üzerine kuruludur.

 

EK3: Farklı kesimlerden bireyler; meme kanseri hastaları, sanatçı, müzisyen, mühendis ve bir sağlık uzmanı ile ilgili bir vidyo; VÜCUDUMUZA DOKUNALIM dansı ve sunum: http://bit.ly/1oD6Nyf

EK4: http://bit.ly/1nL6DQK linkinden alıntı: Herkes için “kuğu” tanımının aynı olduğunu varsayalım. “Kuğular beyazdır” önermesi o zamana kadar, görülen kuğular için söylendiği halde kesinlik içerir ve gerçeği yansıtmaz. Ve “Tüm kuğular beyazdır” önermesine genellediğimizde yanlış bir önermeye dönüşür. Çıkabilecek ilk değişik renkli kuğu olasılığına hiç yer vermemektedir. “Bazı kuğular beyazdır” önermesi ise ikili mantık sistemini kırıp bulanık mantığa geçtiği için doğru bir önermeye dönüşür. Ve siyah / başka renk kuğu görülse de önerme yanlışlanamaz.

“Mamografi meme kanserinde kadınlar için erken tanıya yardımcıdır.” Önermesi de kesinlik içerir. Diğer durumları göz önüne almaz. “Mamografi meme kanserinde tüm kadınlar için erken tanıya yardımcıdır.” denilirse yapılan genelleme ile yanlış bir önerme olur. Çünkü, mamografinin bazı kadınlarda yanlış tanıya neden olduğu bilinmektedir. [3] “Mamografi meme kanserinde bazı kadınlar için erken tanıya yardımcıdır” İse doğru önermedir. Mamografi nedeni ile yanlış tanı alan kadınlar önermeyi yanlışlayamaz.[3]

A.Şükran Demiralp
16 Ağutos 2014