30 Eylül 2012 Pazar

Resme Farklı Bir Yönden ve Açıdan Bakabilmek

30 Eylül 2012

Resme Farklı Bir Yönden ve Açıdan Bakabilmek

Ana tema:http://www.tinaztitiz.com/yazi.php?id=1219 linkinden

"Acaba Kürt yurttaşlarımız kulak verir mi? Resme bir de bu taraftan bakmaları önerilir." yola çıkan bir çeşitleme (varyasyon):

· Hak eksiklikleri ülkemiz koşullarında hepimiz için –etnik kökenden bağımsız olarak - çağdaş demokratik ülkelere göre olması gereken standartların altındadır.

·  Etnik kökeni, dini / ideolojik tercihi ne olursa olsun herhangi bir yurttaşımız için geçerli olan ortak / kök neden(ler) mi vardır:
o Biat kültür; sorgulayamadan itaat
o Demokrasi, farklılıklara, inançlara saygı, birey olabilme yolunda çözülemeyen sorunların kimyaları nedeni ile birleşikler yaparak kendi aralarında yeni sorunlar üretmesi gibi.. 
·   Müslüman, Türk, Alevi, Kürt, vd bir arada uyumlu yaşayamıyorsak bu ulusumuzun sorun çözme kabiliyetinin düşüklüğünü gösterir. Çünkü bu farklılıklar renkli birer kültür öğesi olarak bir arada yaşamayı kolaylaştırabilecekken, “birbirine zıt etkilerinin yönetilebilme ihtiyaçlarını” tanımlama ve yönetebilmeyi de birlikte getirir. Bu da karmaşıklıkları yönetebilme kabiliyeti demektir ki bunun yetmezliği de sorun çözme kabiliyeti düşüklüğü; bir arada huzur içinde yaşayamama demektir. Ancak Karmaşıklıkları Yönetme Kabiliyeti yetmezliğini fark ederek ve gidermeye çalışarak bir dizi kaza-bela ve terörden kurtulabiliriz.
 
·  Sahip olduğumuz demokrasi bir refah aracı olarak, sahip olmamaya göre ek karmaşıklık yaratır. Demokrasi gibi ek karmaşıklık yaratan refah araçlarını yönetebilmek uygun maliyetli enerji kaynaklarına sahip olmakla mümkündür. İşte refah düzeyini ve refahın kaçınılmaz doğurganlığını sürdürmeyi hedef edinmiş toplumlar = sorun çözme yetenekleri yüksek toplumlar, başta enerji kaynakları olmak üzere tüm eksikliklerini (somut değerler: Petrol, toprak, işgücü,…, soyut değerler: Bilgi, beceri,…) sorun çözme becerileri düşük toplumlardan dostluk / kurnazlık / transfer etmeleri mevcut dünya düzeninin en geçerli kuralıdır. (Doğadaki gibi!)
·  Türkiye özelinde durum nedir? Sorun çözme yetenekleri düşük devletin tepe yöneticileri – geçmişten günümüze – kendi kabiliyetsizliklerini; sorunları tanımlama, analiz etme yetersizliklerini nerdeyse hep dış güçlere; sorun çözme kabiliyeti gelişmiş ülkelere bağlarlar.
·   Bu dış güçler otomotiv ve beyaz eşya konusunda gelişmemize engel koymamaktadırlar: Bu ülkeler - montaj sanayimizin gelişmesini sağlar – ana parçaları bize satarak ve ucuz iş gücümüzü kullanarak bir taraftan bizlerle değer alışverişinde bulunmaktadırlar. Diğer yandan da 30 yıldır 40,000 kişinin ölümüne neden olabilecek terör olaylarını neden kullanabilirler?
o Bizlerden çok daha ucuz işçilik hizmeti alabilecekleri (aldıkları) Uzak Doğu ülkeleri söz konusu olabilecektir.
o Güneydoğumuzdaki katı petrol ve su rezervlerine sahip olabildikleri takdirde beyaz eşya ve otomotiv alanlarından transfer ettikleri değerlerin çoook daha fazlasını ele geçirebileceklerdir.
·   Kısacası refah ülkelerinin refahlarını sürdürebilmeleri (yani karmaşıklığı yönetebilmeleri) o kaynakların Türkiye kontrolünde değil kendi kontrollerinde bulundurmalarını gerektiriyor. Bunun içinde toplum kesimleri arasındaki doğal çatlakların - etnik ve/ya dini duyarlılıklar gibi –genişletilmesi ve Suudi Arabistan benzeri bir yumuşak yapının oluşturulması gerekiyor.
·   Kontrol ele geçtikten sonra ne olacak? Refah toplumları, kullandıkları araçları (=sorun çözme kabiliyeti düşük toplumlardaki bölünmeyi destekleyenleri) önceleri beslerken, hedeflerine ulaştıklarında, bu araçların kendilerine de tehdit oluşturacağı bilinciyle, yok edecekleri kesindir. 
Saygılarımla, 
A.Şükran Demiralp
 
Fotoğraf : A. Şükran Demiralp

26 Eylül 2012 Çarşamba

İyi ve Kötünün Ötesinde Bilimsel Şüphecilik: Bilim ve Bilimsel Düşüncenin Toplumsal İşlevi İçin


26-08-2012

 Rev.2

06 - 11 - 2015

American Psychiatric Association includes Caffeine Withdrawal in the latest edition of its Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM 5):

Criteria for cannabis and caffeine withdrawal were added.

 DSM-V : 18 Mayıs 2013 tarihide yayımlandı!

Kaynak: Türkçe ve İngilizce Wikipedia.

 

BİLGİ: 

Madde kullanımı ve bağımlılıkla ilişkili bozukluklar başlığı altında kafein kullanımı ile ilişkili bozukluklar da Mental Bozuklukların Tanı Ölçütleri (DSM; İngilizce açılımı: The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) kitabı son sürümüne (DSM-5) de eklendi!!

http://bit.ly/2b2UibW

 

Neden bu bilgiyi verme gereksinimi duydum?

  1. Aşırı savunulan her konu araştırma dürtümü hareketlendirir! Bence, nesnel olmadan; artı ve eksileri yerine GENELDE ARTILARI / EKSİLERİ ÖN PLANA çıkarılarak sunma biçimlerini sorgulamak DOĞRU DÜŞÜNMEYE yaklaşabilen bir dünya için gerekli şartlardan biri!

  2. Uzman (!) / değil; bir çok kişide kendini, bağımlıklarını farketmeme ve / ya değiştirmeme alışkanlığı, tercihi (?) ve/ya korkusu varsa, gözü kara savunmaya kayabiliyorlar.

  3. Yıllarca doktorlara kafein kullanımı ile ilgili gözlemlerimize dayanan kuşkularımızı dile  getirdiğimizde bizi hiç ciddiye almadılar!

  4. Elbette doz önemli, ancak unutmayalım ki DOZ kişiye göre çok oynak bir ölçü OLABİLİR! Mesela, bazılarımızı bir arı sokması hiç etkilemezken bazılarımızda çok önemli sonuçlara yol açabilir vbg..

  5. Ek olarak, bağımlılık yapan hemen her madde giderek daha yüksek dozlara ihtiyaç hissettirir!

  6. Yapılan araştırmalara göre, bazı psikiyatrik ve belki diğer ilaçlarla birlikte kafein kullanımı sakıncalar yaratabilmektedir!

  7. MİGREN (Oliver Sacks) kitabından okuduğum bilimsel gözlem ve uygulamalara ve de bazı migrenli arkadaşlarımdan da duyduğuma göre, kafein krizlerine iyi gelmektedir!

  8. 14- 10- 2012, Yahoo sağlık linkinden önceden aldığım bir haber: 
    Coffee, Green Tea, and Energy Drinks

    Caffeine can pose a serious health threat when taken with stimulants. Avoid a cup of joe when taking ephedrine (appetite suppressants), asthma prescriptions, and amphetamines (such as Adderall).
     Kafein, stimülanlarla alındığında ciddi sağlık tehditi yaratabilir. Ephedrine(iştah baskılayıcı), astım ilaçları ve amphetaminler alınırken bir fincan bile kahve içmekten kaçınınız.

  9. Kendi gözlemlerimiz göre, hiperaktivite ve dikkat dağınıklığı, panik atak, tik ve takıntıları  ve etkileşimli durumlarını tetikliyor! Akademisyenlerin dikkatine sunarız!

A.Şükran Demiralp - Oğuz Demiralp





26-08-2012 
Teşekkürler, ikinci bir kahve yazısı daha yazacağım… yardımı ve katkısı olacak yazdıklarınız… teşekkürler…. Haklısınız kuşkucu olmak iyidir… J

 Sayın ... teşekkür ederim. Yazınızı ilgiyle okuyacağım. Saygılarımla,

Aydın Sorumluluğu_1
Not: Altı çizgili yazılar link içerir!
26-08-2012

Sayın MÇ,

“Bilim ve Bilimsel Düşüncenin Toplumsal İşlevi”ni yerine getirebilmesi için,  kalıpları sorgulama ve bilimsel şüphecilik konuları özel ilgi alanımdır. Toplumumuzdaki insanların nitelik dokusunun kalitesi için etik ile birlikte bu konuları anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum: “Ben ne yapabilirim bu dünya için?” için.
Aşağıdaki yazınızın karşılarına kırmızı cümlelerimi ekledim.

Saygılarımla,

A.Şükran Demiralp,

26 Ağustos 2012
Bir Gazetenin eki, Doç. Dr. .....'in "Kahve iyidir" başlıklı aşağıdaki yazısı _siyah olanlar_ ile ilgili olarak kırmızı cümlelerim:


KAHVE İYİDİR ! BELKİ BAZILARI İÇİN!  

Kahve denince insanın aklına keyif geliyor…Herkesin mi? 

Kahve sadece bir tat değil, aynı zamanda sohbet, dostluk, arkadaşlık demek... Bazıları için! 

Ama ne yazık ki, her keyifli şey gibi sağlığa zararlı olarak algılandı hep. Dünya ticaretinde petrolden sonra 2nci sırada olduğu bilgisi var. Bu bilgi doğruysa, sizin yazdığınız “sağlığa zararlı” algısı ters işlemiş görünüyor. 

Hatta kahvenin pankreas kanserine neden olduğu bile ileri sürüldü. Ben de internette böyle bir bilgiye rastlamıştım.  

Yapılan bazı çalışmalar, pankreas kanseri sıklığı ile kahve kullanımı arasında paralellik olduğunu istatistiksel olarak gösterdi ve kahve uzun yıllar pankreas kanserine neden olan bir içecek olarak anıldı. Pek de yaygın bir anılma değildi bence. Kahve içen insanların büyük bir çoğunluğu bu bilimsel araştırmadan haberdar mıydı? Emin değilim. Veya umursamıyorlar.

Saptamanın yanlışlığı ancak yakın zamanlarda anlaşılabildi. %100 kesinlikte mi? Kahve tiryakilerinin iyi birer sigara içicisi ve sigaranın pankreas kanseri sebeplerinden biri olması kahveyle ilgili bu yanlış inanışın nedeniydi. Diyelim ki %100 kesinlikte tek başına kahve masumdur. Peki bu durumda kahve ile düzgün tüketildiğini varsaydığımızda, kahve + sigara dışında, başka kahve + X maddesi asla yoktur diyebilir misiniz? 

Ne demiş Mark Twain? 

Üç tür yalan vardır. Pembe yalanlar, kuyruklu yalanlar ve istatistik…” 

Çok hoş ama bu önerme doğru değil tabii, istatistik masumdur hep. 

Doğru istatistik model kullandığınızda “yanıltan” istatistik değil, onun yorumudur. Gerçekte istatistik, bilimin ve aklın en büyük yardımcısıdır. “Etik olarak yapılan araştırmalardaki istatistiksel veriler bile, parametreler değiştirilerek yapıldığında değişik sonuçlar verebilir.” Önermesi sanırım doğrudur. Bir de “inancını haklı çıkarmak” için yapılan etik dışı istatistikler de olmuyor diyebilir miyiz? 

Geçtiğimiz günlerde dünyanın en saygın tıp dergilerinden biri olan New England Journal of Medicine’da çok önemli bir makale yayımlandı. 

Çalışma, yaşları 50-71 arasında değişen 229.119 erkek ve 173.141 kadın denek içeriyordu ve 1995-2008 yılları arasında gerçekleştirilmişti. 

Sonuç şaşırtıcıydı.  

Günde 2-3 fincan kahve içen erkeklerde, içmeyenlere göre ölüm riski %10, kadınlarda ise %13 azalıyordu”. Ölüm riski derken “kalpten ölüm riski” kastediliyor sanırım. Bir de kahve içenlerin daha aceleci ve sabırsız olabileceğine dair araştırma yapılsa acaba nasıl sonuçlar çıkabilirdi? Bir varsayım: “Tiryakilik yani bağımlılık dozunda her gün tüketilen kahve, içindeki kafein nedeni ile, tüketimi aniden durdurduğunuzda “yoksunluk” tepkilerine neden olabilir. Bu tepkiler ise, örneğin hızlı araba kullanma, çabuk sinirlenme, baş ağrısı vbg durumların nedeni olabilir.”  

Bu bulgular, kahvenin üzerindeki kara bulutları dağıtmaya yeter mi, bilinmez. Bilim hiçbir zaman tatmin olmaz, bilim adamı şüpheyle yaklaşır diye biliyorum. 

Nitekim birçok başka klinik veri, kahve kullanımının damar sertliği için risk olan düşük ağırlıklı kan yağlarını (low density lipoprotein) yükselttiğini, kan basıncında geçici de olsa bir artışa neden olduğunu ve kalp hastalığı için risk taşıdığını gösteriyor. Bu veriler bile “şüphe” ile yaklaşmamız için yeterli değil mi? Kahve iyi midir? Kötü müdür? Yoksa bulanıklık mı söz konusudur. 

Ancak bu ilişkilerde tıpkı pankreas kanserinde olduğu gibi sigaranın ne kadar parmağı var, net belli değil. 

“New England Journal of Medicine” dergisinde yayımlanan çalışma sonuçları sigara ve kahve ilişkisine de bir yanıt veriyor. En azından sigara ve kahve tiryakileri keyiflerinin bir kısmını sorgulamak isteyebilirler.

Çalışma, sigara ile beraber kahve içenlerde ölüm oranının yüksek olduğunu ortaya koyuyor.  

Yani kahvenin yaşamı uzatması için tütün kullanılmaması kesin gerekiyor. Sadece “tütün” mü suçlu, başka X’ler yoktur diyebilir miyiz? 

Bir diğer önemli nokta da günde içilen kahve miktarı…”Doz” her türlü tüketim için en önemli konuların başında diyebiliriz sanırım.  

Eğer fincan sayısı artıyorsa denge tersine dönüyor ve risk hiç kahve içmeyenlere göre artıyor. “Kafein” gibi bağımlılık yapıcı maddelerin bir süre sonra daha çok tüketmeye zorladığı bilgim yanlış mı acaba? Bir de burada “bir fincan kahve” tanımı çok belirsiz bir doz. Fincandan kastınız, Türk kahvesi için kullanılan fincanlar mı? Kahve Türk kahvesi diye anılan mı? Bir fincan kahve için kullanılan kaşık çay kaşığı mı, tatlı kaşığı mı? Kabul edersiniz sanırım, telveli köpüklü bir fincan kahve ile, köpüksüz daha seyreltik bir fincan kahve aynı oranda değildir. Ben size öyle bir fincan kahve hazırlarım ki, üç fincan içmiş gibi olabilirsiniz. 

Çalışma, ölüm riskinin günde 6 fincan ve daha fazla sayıda kahve içen erkeklerde içmeyenlere göre %10, kadınlarda ise %15 daha fazla olduğunu gösteriyor. 

Çalışma sonucunda ulaşılan bir diğer önemli sonuç ise kahvenin kanserden ölüm riski üzerine etki etmiyor olması…  

Yani kahve kanser riskinden korumuyor. Bazen da koruyor diye haberler çıkıyor. Sanırım popüler bilim dergilerinin ve uzmanların her yapılan araştırmayı tek tek “koşullayıcı” biçimde vermeleri yerine, t anından t+x anına dek yapılan araştırma sonuçlarını paylaşması gerekiyor. Ve topluma bu sonuçları nasıl yorumlamaları gerektiğini, yani “mutlak doğru / mutlak yanlış” saplantılarına girmemeleri uyarısını açıklayabilmek çok önemli. Siz de yazınızın bir bölümünde bunu yapmışsınız. Bu bölüm için teşekkür ederim. Ancak başlık ve bu satırdan itibaren 2 paragraf aşağısı tüm nesnelliğinizi yok ediyor. 

Doğru yorumlar için yeni verilere ve çalışmalara gereksinim olduğu çok açık. 

Ama benim kendi hesabıma öğrendiğim; sigara içmeyenler için günde 2-3 fincan kahve iyidir. Bu yorumunuz beni üzdü. Sizin kendi hesabınız en çok size uyar. Benim gibi heyecanlı ve hareketli olanlar, bir fincanda bile artan kalp çarpıntıları ile rahatsız olabilirler.  

Buna çok sevindim, dedim ya, kahve benim için dostluktur, sohbettir, keyiftir. 

Hatta biraz daha fazlası, aynı zamanda bir dostun da adıdır. 

Prof Dr HA…  

Gerçek bir bilim insanı, iyi bir dost ve tanıdığım en iyi kahve sever... 

Eğer bir kahve tiryakisiyseniz, bir gün benim bayram günü yaptığımı yapın. 

Kendinize bir fincan kahve hazırlayın, elinize sevgili HA ağabeyin “Kahve ve Sağlık” isimli kitabını alın, okumanın ve kahvenin zevkini çıkarın.  
Eğer kucağınızda bilgisayarınız ile yaşayan biriyseniz  www.?????  adresine de girebilirsiniz. 

HA’ın yazdıklarını okudukça içtiğiniz kahveyi daha iyi tanıyacak, içmekten daha büyük bir keyif alacaksınız, emin olun Tamamen bir reklamcı gibi davranmışsınız. Dostunuzu sevmenizi saygıyla karşılarım. Ancak, bu derece “emin” olmanız ve diğer insanları da ikna etme çabanız özellikle de bir doktor olmanız nedeniyle, bana akademisyen bir arkadaşımın satırlarını anımsattı: “Bir konuda en doğrusunu o konunun uzmanı bilir” sorgulanması gereken bir kalıptır: http://www.ezberkaliplarinisorgula.com/ 
Not: (Ben sigara hiç kullanmadım.)
Lütfen yanıtlayabilir misiniz? Çayı seven bir kişi olarak, çay ve kahvenin içindeki boya maddelerinin alyuvarlara bağlandığı ve kansızlık yapabildiği duyumum doğru mudur?


Kahve ile ilgili bazı alıntılar ve fotoğraflar:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Kahve linkinden: "Kahve, kökboyasıgiller (Rubiaceae) familyasının Coffea cinsinde yer alan bir ağaç ve bu ağacın meyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilen tozun su ya da süt ile karıştırılmasıyla yapılan içeceği.




Bol yağışların ardından kahve ağacı, yılda iki ya da üç kez bembeyaz muhteşem çiçekler açar. Güçlü ve keskin kokuları kimi zaman yasemini kimi zaman portakal ağacının çiçeğini andırır. Yeni çiçek vermeye başlamış bir ağaç, dallarında bir yılda toplam 20-30 bin çiçek taşır.
Kahve çiçekleri açtıktan birkaç saat sonra solmaya başlar ve yavaşça meyve olmak için
hazırlanırlar." 14 Ekim 2012, Yahoo sağlık linkinden aldığım bir haber: 

Coffee, Green Tea, and Energy Drinks


5 of 9

Caffeine can pose a serious health threat when taken with stimulants. Avoid a cup of joe when taking ephedrine (appetite suppressants), asthma prescriptions, and amphetamines (such as Adderall).
 Kafein, stimülanlarla alındığında ciddi sağlık tehditi yaratabilir. Ephedrine(iştah baskılayıcı), astım ilaçları ve amphetaminler alınırken bir fincan bile kahve içmekten kaçınınız.

Kahve çiçekleri, kavrulmuş kahve çekirdekleri                  

 Kahve çiçekleri


Kahve meyvesi

22 Eylül 2012 Cumartesi

CANLI DOSTLARI AĞINA KATILINIZ: "BÜTÜN"ÜN HAKLARI İÇİN


  

24-09-2012

Biz aşağıda isimleri ve soy isimleri olanlar,



 “Bütünün hakları ve onuru için” aşağıdaki politika belgelerini; [1] ve [2], okuduk ve http://www.beyaznokta.org.tr/oku.php?id=78 linkini imzaladık.



[1] http://tinaztitiz.com/dosyalar/Hayvan_Haklari_Politika_Belgesi/HHPB_rev2.2.pdf

[2] http://tinaztitiz.com/dosyalar/Hayvan_Haklari_Politika_Belgesi/HHPB_taahhut.pdf



Sadece hayvanları, sadece ormanları, sadece toprakları (erozyona karşı) ve



·   sadece insanları (kadınları, çocukları, haksızlığa uğrayanları, azınlıkları) koruyamazsınız.

·  Eğer bunlardan sadece birini korumaya yönelirseniz “bütünlük gerçeği”ni gözden kaçırırsınız.

·CDA (Canlı Dostları Ağı), işte bu bütünlüğü kaybetmek istemeyenlerin ağıdır.

·Hayvan haklarıyla uğraşanlar, eşit düzeyde, insanların, ormanların, canlı ve cansız tüm varlıkların, yani “bütünün” haklarını unutmamak zorundadırlar.

·Bu ise ancak ve yalnız bir şekilde mümkündür: bütün olduğumuzu daima hissederek! Bu “bütün”ün her bir parçası şereflidir.

·İnsana atfedilen şeref, olsa olsa onun sadece sorumluluklar açısından daha üst konumda olduğuna işaret edebilir.

·Biz üstün değiliz, sadece farklıyız, aynen hayvanlar gibi.



Fotoğraf: A.Şükran Demiralp

Saygılarımızla,

  1. M.Tınaz Titiz
  2. Aynur Bal, Ali Kalan, İlknur Kalan, Işıl Kalan, Feyha Kundak ve Cüneyt Kundak
  3. Anıl Gizem Peker Togay
  4. Mustafa Togay
  5. Gamze Güngörmüş Kona
  6. Hüseyin Cimşit
  7. Zerrin Bayrakdar
  8. M.Sevil İrengü
  9. A.Şükran Demiralp
  10. Tamer Ergenç
  11. Pınar Özdilek
  12. Emin Arık
  13. Serra Yolasığmaz
  14. F.Gülderen Dinç
  15. Bülent Özdilek ve F.Hülya Özdilek
  16. Oğuz Demiralp

 



Siz de CDA'ya katılmak isterseniz bize ulaşınız:  

Aynur Bal: abal65@hotmail.com

A.Şükran Demiralp: benekdum@yahoo.com








17 Eylül 2012 Pazartesi

Değişken derinlikli Yazım: Bertrand Russell, Jean-Jacques Rousseau


Yazının tek boyutlu (alışılagelmiş) ifadesi için: http://asukrandemiralp1.blogspot.com/2012/09/bertrand-russell-jean-jacques-rousseau.html



03-09-2012

 

Bertrand Russell, Jean-Jacques Rousseau

 
İki boyutlu yazım ortamının iki boyutlu kullanımı. Açıklama için Bkz. http://tinyurl.com/9qezv69).

NOT:  İki boyutlu kullanım için: "kamuya açık (herkesçe serbest kullanılabilir)"

 

Kurt Gödel ve Samuel Johnson'dan
 
Kurt Gödel (KG) [*]Avusturyalı-Amerikan mantıkçı, matematikçi ve matematik felsefecisidir. Kendi ismiyle anılan Gödel'in eksliklik teoremi ile tanınır:
§Sistem aynı zamanda hem tutarlı hem de eksiksiz olamaz.
§Belitlerin (aksiyomların) tutarlılığı sistem içerisinde kanıtlanamaz.
Samuel_Johnson (SJ) [**] İngiliz yazar, şair, mizah ustası, biyograf ve sözlükbilimci. Ünlü sözlerinden:
§Bir plandan yoksunsan, başkasının planının bir parçası olursun.
§Bilmediğimiz şeyler bizi felakete sürüklemez. Bizi felakete sürükleyen şeyler gayet iyi bildiğimizi sandığımız fakat öyle olmayan şeylerdir.
 
 
 
 
 

 
 
 
 
 
 
 
 
  
 
Bertrand Russell (BR) ve Jean-Jacques Rousseau(JJR)
 
Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji eki, sayı: 1327-1328-1329, Bozkurt Güvenç, Osman Bahadır, Celal Şengör ve Yiğit Akçalı’nın yazılarından yola çıkan bir deneme:
 
Dünyanın 2012’deki durumuna baktığımızda geçmişten günümüze kök / temel sorun JJR, BR, ... gibi düşünürlerin üretimleri midir? Yoksa, her dönem genel nüfusa oranı düşük olan; toplumlardaki insanların nitelik [***] dokusuna bağlı olarak, gerçek düşünür / bilim adamı / sanatçı / yaratıcı özgür insan sayısı mıdır?
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
[***] http://tinaztitiz.com/ linkinden alıntı; Nitelik: "Kişinin sergilediği tutum ve davranışlarını belirleyen 4 bileşendir:
1. Zihinsel yetkinliği (zeka türüne göre yetkinliği),
2. Bilgi-beceri düzeyi(eğitimi),
3. Ruhsal sağlık düzeyi,
4. Evrensel ahlâki normlar açısından düzeyi (‘zarar verme’ ilkesi).
Bu 4 bileşenin tanımladığı olguya kişinin niteliği, kişilerin niteliklerinden oluşan olguya ise toplumun nitelik dokusu denilebilir."
“Nitelik”i bu dört bileşene göre değerlendirilebilirse, sadece 1, 2, 3 / 4’de değerlendirmeye göre daha sağlam sonuçlara ulaşabilir. 3ncü madde nedeni ile gözden kaçan nitelikli insanlar değerlendirilebilir. Örnek: John Nash: Şizofren tanısı almış ünlü bir matematikçidir. Samuel Johson, Tourette Sendromu tanısı almış ünlü bir sözlük bilimci, Kurt Gödel yoğun takıntıları olan ünlü bir matematikçidir.
JJR, BR bu dünyaya gelmemiş olsalardı, dünyamız için daha mı iyi olacaktı?
 
 
 
Resmin büyük bir kısmını görebiliyor muyuz? “Üretebilen az sayıda insan ve bu üretimler içinden kendi otoritesini güçlendirecek bazılarını (işine gelenleri) sahiplenen / seçen otoriteler ve bu otoritelerin seçimlerini sorgula(ya)maksızın kabullenen, boyun eğen, üretemeyen çok sayıda insan! Dünyadaki silah üretimleri [****], petrol savaşları, GDO’lar gibi örneklerde olduğu gibi…”:
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
[****] http://www.ee.bilkent.edu.tr/~haldun/publications/ozaktas291.pdflinki, TÜKETİCİ TERCİHLERİ'nden: "...bu araştırmalar önemli ölçüde tüketicilere yönelik olmayan SİLAH gibi ürünlerin geliştirilmesi amacıyla devletler tarafından desteklenmiştir ve büyük ölçüde tüketici tercihlerini yansıtmamaktadır."
 
Ayrıca BR aynı zamanda:
“Düşünce özgürlüğü lehindeki temel sav, bütün inançlarımızın kuşku götürür olmasıdır.” Ve “Düşüncelerim için ölmeyi göze almam çünkü yanılıyor olabilirim.” [2] de demiştir.
 
 
 
 
 
 
 
 
[2] http://tr.wikiquote.org/wiki/Bertrand_Russell ve“BR, Sorgulayan Denemeler” kitabı
"Bilimler ve Sanatlar Üstüne Söylev Fransız düşünür Jean-Jacques Rousseau tarafından 1750 yılında Dijon Akademisi’nin açtığı yarışmada “ Bilimlerin ve sanatların gelişmesi ahlakın düzelmesine yardım etmiş midir?” sorusuna yanıt olarak yazılmış çalışmadır. Rousseau yarışma sorusuna doğrudan “hayır”cevabını vermiştir." [3]
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Fransız Dijon Akademisi neden “ Bilimlerin ve sanatların gelişmesi ahlakın düzelmesine yardım etmiş midir?” başlıklı bir yarışma düzenlemiştir?
 
 
 
Ve neden bu yarışmada JJR “hayır”yanıtı ile birincilik ödülü almıştır?
 
Artık eskiye göre otoritelerin etkisinden kurtulmaya başlayan sanatın ve gelişen bilimin yüzyıllarca daha ahlaklı olmayı sağlayamayan dinin yerini alacağı kuşkusu var mıdır?
 
 
 
Günümüzde gelinen noktalardan biri de, ödüller ve cezaların yönettiği bir dünyada, “ödül” ve “ceza”nın yozlaşmadaki payının ihmal edilebildiğidir.
 
 
Ödül kazanan görüş, birden diğer görüşler üzerinde egemenlik kurabilmekte, “Bilimin bir anlık olabilmesi (BR)”görüşündeki“an”ları çook uzatabilmektedir.
 
Günümüzde gelişen bilime rağmen, bilimsel düşünce; bilimsel şüphecilik, toplum katmanlarına yayılamamıştır. Bu nedenle topluma rol-model olacak kişilerin _ genel nitelik dokusunun iyileşebilmesi için_ etik kurallara ve bilimsel şüpheciliğe önce kendilerinin uymaları beklenir.
 
 
 
Dolaysıyla toplumların nitelik dokusunu iyileştirmenin yolu, akademisyenlerin kendi aralarında JJR’ci / BR’ci vbg. taraflara bölünerek “atışmaları” olmasa gerekir. Toplum zaten kendi içinde böyle bir tarafa sıkı sıkıya sarılarak bölünmüyor mu?
 
 
İnsanlar en ufak bir kışkırtmada “elmacı, armutçu” gibi “taraf” olmaya hazır beklemekteler.
 
 
JJR 1700’lü yıllarda bilim ve sanatı yeterince değerlendirememiş olabilir.
 
 
 
 
BR, 1900’lü yıllarda tüm şüpheciliğine ve otoritelere karşı bir tavır izlemesine rağmen dünya barışı için bir otorite kurulması çelişkisine düşmüş olabilir.
 
 
 
 
2000’li yıllarda “bizler” neler yapıyoruz???
 
 
 
Yapılması gereken, şimdilik, benim bildiğim kadarıyla şimdiye dek gerçek anlamda yapıl(a)mamış olanlardır, örneğin:
·“Kalıpların Sorgulanması” [4]
·Toplumlardaki insanların tüm otorite ve korkulardan sıyrılarak sorgulamaya; “soru sormaya” teşvik edilmeleri [5]
·Etik değerlerin yerleşmesi için önce milletin vekillerinin örnek tavır sergilemeye öncü olabilmeleri [6]
 
 
 
 
 
 
 
 
 
[5] M.Tınaz Titiz, SORUNLARIN İNTİKAMI kitabı, Korkmama özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerin birinci sırasında yer alıp, bu aslında “haklarını kullanmaktan korkmama özgürlüğü”dür.
 
 
EK:
Akademisyen / uzman olmayan toplumdan bir kişi olarak yapmaya çalıştığım:
·Genel olarak her türlü üretim için kurguyu öznelleştirmeden "O kişi", "O konu",..., ile ilgili gözden kaçmış önemli bir yanı, gerçeği, yanılgıyı, ..., gözönüne serme çabasındayım.
·Etik değerleri önemli buluyorum.
·Geniş kitlelere nasıl bir iz bırakabileceğinin analizini yapabilmeye çalışıyorum.
·Her türlü nesnel eleştiriye de açığım.
 
Yazının sonu:
·http://tr.wikipedia.org/wiki/Jean-Jacques_Roussea‘ 1700’lü yıllardan:"Erdem ile bilgisizlik ve erdemsizlikle bilgi arasında bağlantı kuran Rousseau bilginin erdem üzerinde olumlu hiçbir katkısı olmadığını savunur ve bunu şu örnekle açıklar: ' Fizikçilerimiz, matematikçilerimiz, kimyacılarımız, astronomlarımız, şairlerimiz, müzikçileriz, ressamlarımız var ama değerli yurttaşlarımız yok.' "
·M.Tınaz Titiz, SORUNLARIN İNTİKAMI kitabı, SAHTE SANATLAR TOPLUMU'undan lıntı, 2000’li yıllar: "..Örneğin sahte politikacı, sahte bilim adamı, sahte ekonomist ve sahte sanatçı öyle bir birlik kurmaktadırlar ki, birisine dokunduğunuz zaman hepsinin sesi çıkmakta, hepsi birbirini kollamaktadır. Çünkü bütün bu kesimler, varlıklarını ancak birbirinin desteği ile mümkün olabileceğinin bilincindedirler. Buradan şu anlaşılmaktadır: Eğer bu kesimlerden birisi yerine, gerçeği geçebilse, diğerleri dayanıksız kalacaktır."
· Prof. Dr. Mehmet Şener, 31 -8-2012, Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji eki, ÇOK DİSİPLİNLİ ETİK KONGRESİNİN ARDINDAN yazısından alıntı, 2000’li yıllar: ".....Bir insanın etik temelde sorgulayabilmesi için, o insanın iradesinin herhangi bir otoritenin vesayeti / baskısı altında kalmadan karar verme özgürlüğüne sahip olması, nasıl davranacağı konusunda seçeneklerinin elinden alınmış olmaması gerekmektedir."
 
 
 



 
Teşekkür:
Cumhuriyet Gazetesi Bilim ve Teknoloji Dergisi ekibine ve Beyaz Nokta Gelişim Vakfı'na: Toplumu sorgulamaya teşvik ettikleri için.
Saygılarımla,
A.Şükran Demiralp