3 Eylül 2017 Pazar

Know How - Knowledge Based

Know How nedir?

·        “(1) Arzu edilen bir sonuca sebep olacak bir yetenek veren, (2) kullanıma hazır halde olmayan, ve (3) herkesin bilgisi dahilinde olmayan uzman hüneri, enformasyon veya bilgi kümesi. Know how, ortak bilgi olmayan, elle tutulur malzeme (planlar, formüller, talimatlar, kalıplar (örüntüler), belirtimler (spesifikasyonlar) ve ticari sırlar gibi) veya maddi olmayan şeyler (üretim pratikleri, pazarlama kavramları, kalite denetimi ve test etme teknikleri gibi) içerebilir. Teknoloji transfer sözleşmelerinde know how en değerli etkendir ve süresiz uygulanabilir bir ömre sahip olabilir. Yasal terimlerle, "mal veya malzemelerin üretiminde veya işlenmesinde yardımcı olması olası olan herhangi endüstriyel bilgiler ve teknik" olarak tanımlanabilir. Geçen yıllarda know how (KH), işgücünden ayrı olarak tek başına bir üretim etkeni olarak tanımlanmaya başladı.

·        Sağlayıcının tecrübe ve denemeleri sonucu elde edilen, patentli olmayan, uygulamaya yönelik gizli, esaslı ve belirlenmiş bilgi paketidir. (KH bilgisinin işyerinde çalışanların kişisel bilgi ve hünerlerinden de ayırt edilmesi gerekir.)”
“KH, buluş anlamında, patent kanunu çerçevesinde tescil edilebilen veya Faydalı Modelleri Koruma Kanunu çerçevesinde korunabilen bir netice (bilgi) değildir. Bir işletmede uzun zaman içinde elde edilebilen, diğer firmalar için zaman tasarrufu sağlayan tecrübelerdir. Bir üründen ya da yöntemden en kolay ya da en verimli biçimde yararlanmayı sağlayan ticari sırlardır. KH sözleşmesi taraftarlardan birine (KH verene) belirli bir KH açıklama ve kullanımına izin verme; buna karşılık diğerine (KH alana) belirli bir bedel ödeme borcu yükleyen sözleşmedir.”


Knowledge Base:

·         “(Bir bilgisayar sistemindeki veya organizasyondaki) kavramlar, veriler, amaçlar, gereksinimler, kurallar ve belirtimlerden (spesifikasyonlar) ibaret olan organize bilgi ambarı. Biçimi (1) yapay zekâ veya uzman sistem tabanlı kullanımı mı, yoksa (2) insan tabanlı kullanımı mı desteklediğine bağlıdır. İlk durumda, bir yazılımdaki veriler, tasarım yapıları, birleştirmeler, bağlantılar biçimlerini alabilir. İkinci durumda fiziksel belge ve metinsel bilgi biçimlerini alabilir.

Yorum:

KB için “Bilgi Tabanı (BT)” genelde kullanılıyor; KH için Türkçe’de kısa bir isim seçemedim. (24-09-2017 EK; http://www.tubaterim.gov.tr/ linkinde de "Bilgi Tabanı" önerilmiş)

Her türlü bilgiyi içeren doküman vbg araçlar KB / BT kavramı içine girebilir. Meme kanseri hastaları ile ilgili bilgilerin saklandığı bilgisayar veri tabanı sistemi bir BT örneğidir. Bu bilgilerden yararlanılarak bir sağlık kuruluşunun yaptığı hesaplar, istatistiklere göre tahminler vbg ise, KH  örneği olabilir.

Küme zekası ile çözülmek üzere çeşitli toplumsal sorun gruplarının kullanımı için toplanacak bilgi vs gibi araçlar KB / BT iken,  bu araçları kullanarak zaman içinde sorunları çözebilme hüneri ise grupların KH’sını ortaya koyabilir.

A.Şükran Demiralp, 4-9-2017

Kaynaklar:

7 yorum:

  1. Yabancı dilde kullanılan bir terimin bir başka dildeki "açıklaması" ile "kısa karşılığı"arasındaki farka dikkat çekerim.
    Bir örnek vermek gerekirse, "computer" teriminin açıklaması wikipediada şöyle veriliyor: A computer is a device that can be instructed to carry out arbitrary sequences of arithmetic or logical operations automatically.
    Bu terimin Türkçe kısa adı (akronim anlamında değil) "bilgisayar" olarak kullanılıyor (Prof. Aydın Köksal'ın ürettiği bir karşılık).
    KH ve KB için aynı kaynakta epey geniş açıklamalar var. Aranılan sanırım ki o açıklamalar veya bizim onlardan anladığımız kendimize özgü yorumlar değil, iletişim kolaylaştırmak için kullanılabilecek ve genel kabul görebilecek (bilgisayar gibi) birer kısa karşılıktır. Bu farkın açıklanmasından sonra yapılabilecek brkaç seçenek var:
    (1) Düşüne-taşına -danışa bir veya birkaç karşılık üretmek. Örn. KH için Nasıl-Bil veya Püf Noktası vbg. KB için önerdiğiniz Bilgi Tabanı vb
    (2) Çok sayıda kişinin, özellikle de kümeleşme yoluyla çok sayıda karşılık önermesi ve sonra da bunların önceliklendirilmesi için bir girişim başlatılması
    (3) Dil konusunda Fransızların yaptığı gibi sözcüğü aynen alıp başına Le, La gibi bir article getirmek (örn. Chip için Le chip gibi)
    (4) Almanlar gibi uzun uzun ve birleşik bir çeviri yapıp onu kullanmak (television yerine fernsehen)
    (5) Oldukça kalabalık bir nüfusumuz olduğu dikkate alınarak, başkaları tarafından yapılmış ama viral yolla yaygınlaşamamış çalışma olup olmadığını aramak (örn. Bogaziçi Üniv öğr üyelerinden Prof. Bülent Sankur'un hazırladığı sözlük http://bit.ly/2gEcorp gibi)
    (6) Bunların hiçbirini yapmaya vakit yoksa, kabul edilebilir sonuçlar üretebilecek bir yöntem önerisinde bulunmak.

    Tabii ki bir işlev de, önerilen bir karşılığın niçin olmayacağını ya da neden kabul edilmesi gerektiğini savunmaktır.

    Kolay gelsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tınaz bey, özenle yaptığınız yorum için içten teşekkür ederim. Hemen yanıt yazılamayacak kadar değerle dolu önerilerinizi önce paylaştığınız link ile birlikte okuyup düşüneceğim.
      Saygılarımla.

      Sil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. İlgili linkten, sayfaya üye olmadığım için, yararlanamadım. Ancak aşağıdaki bilgiyi elde ettim: "Akademik Bilişim Sözlüğü"nün basılı bir kopyasını temin etmek için Bülent Sankur (bulent.sankurboun.edu.tr) ile irtibat kurabilirsiniz."

    YanıtlaSil
  4. http://www.tubaterim.gov.tr/ linkine, Aynur Bal hanımın iletişim desteği ile, ulaştım.
    Burada "knowledge base" girdiğimizde aşağıdaki bilgiler geldi:

    bilgi tabanı (müh.)
    (Alm. Kenntnisbasis, f; Fr. base de connaissances, f; İng. knowledge base) blşm. Yapay zekada belirli bir alanda insan deneyimlerine ve daha önce çözülmüş problemlere ilişkin verileri içeren veritabanı. Örneğin tıpta belirli tanı ve tedavi yöntemlerini içeren bilgi tabanı.

    Ancak know how için: "Aradığınız terim başlığı sözlük içerisinde bulunmamaktadır. Sözlüğümüz güncellendiğinde bu terimin sözlüğe eklenmesini ister misiniz? Evet Hayır" sorsa da üye olmadığım için yanıtımı kabul etmedi. üye olmak istesem de beni henüz üye yap8a)madı.

    YanıtlaSil
  5. Bir öykü:

    "Arabamız su kaynatmasa durmayacaktık, o sıcak yaz günü Balıkesir'in
    Savaştepe ilçesinde. Yola çıkmadan önce arabaya bakım yaptırmış, hararet
    sorunu olduğunu söylememe rağmen arıza bulamamışlardı. Dağda su
    kaynattıktan sonra motorun soğumasını bekleyip ancak Savaştepe'ye
    kadar gidebilmiştik.

    Birlikte yolculuk ettiğim eşim ve kızımın da canı sıkkındı. Günlerden
    pazardı ve her yer tatildi. Sanayi sitesinde arabaya baktıracak
    birilerini aradık, bulamadık. Can sıkıntısı ve çaresizlik içinde
    söylenirken tamirci aradığımızı duyan birileri aracılığıyla tanıştık;Hüseyin amcayla.

    Elinde küçük bir alet çantası vardı. Yardımcı olmak istediğini
    söyledi.

    Motora yaklaştı, sesini dinledi. Kontağı kapatıp tekrar açtı. Hiçbir yere
    dokunmadan uzun uzun motoru ve çalışmasını izledi. "motorun soğutma sisteminde sorun görmediğinden" söz etti.
    Bir süre daha bakındı.
    Sonra"buldum galiba" diye haykırdı.
    "Her şey normal görünüyor ve su kaynatıyor ise araba su eksiltiyor demektir.
    Muhtemelen kalorifer peteği delinmiş, su kaçırıyordur. O takdirde döşemelerin ıslak olmalı" dedi.
    Gerçekten de onca uzmanın çalıştığı servisin bulamadığı
    sorunu kısa sürede görmüştü.
    Arabanın kalorifer sistemi su kaçırıyor eksilen soğutma suyu yüzünden araba hararet yapıyordu.
    Kalorifer sistemini devre dışı bırakıp geçici
    bile olsa su kaçağını önleyip sorunu çözdü, Hüseyin amca.
    Teşekkür edip borcumu sordum. Arabanın camındaki tıp armasını gösterdi;
    - Doktor musun?
    - Evet.
    - Bizim hanımın yıllardır geçmeyen ağrıları var. Gelip bakarsan
    ödeşiriz. Ben de hanıma doktor götürmüş, gönlünü almış olurum. Hem de çayımızı içer soluklanırsınız.
    Hep beraber, Hüseyin amcanın evine gittik. Tek katlı bahçeli şirin bir evdi.

    Hanımının şikayetlerini dinleyip, muayene ettim. Çoğu yaşlılığa ve
    menopoza bağlı yakınmaları için tavsiyelerde bulunup iki de ilaç yazdım.
    Kadıncağızın yüzü güldü. Teşekkür etti. Çay hazırlamak için izin istedi."
    Devamı bir sonraki yorumda..

    YanıtlaSil
  6. Devamı:

    "Bu arada ilkokul çağındaki kızım boş durmuyor odaları karıştırıyordu. Birşey kırıp dökmesin diye yanına gittiğimde
    evin bir odasının duvarlarının kitapla dolu olduğunu gördüm.
    Şaşkınlığım daha da artmıştı.
    Muhabbet ilerleyince, tamirci sandığım Hüseyin amcanın gerçekte emekli
    ilkokul öğretmeni olduğunu 39 yıl devlet hizmetinde Ege'nin köylerinde çalışıp emekli olduktan sonra Savaştepe'ye
    yerleştiğini anlattı.
    Çocuklarının okuyup büyük şehre gittiğini burada hanımıyla baş başa yaşadığından dem vurdu.
    - Neden buraya yerleştin?
    - Ben okumayı, yazmayı, hayatı burada öğrendim. Sizler bilmezsiniz, unutuldu gitti.
    Ben Savaştepe köy enstitüsünün ilk mezunlarındanım. Hasan
    Ali Yücel maarif vekili iken ilk köy enstitüsü burada açıldı. Burada öğrendim ben hayatı,
    bir şeyler öğretmenin nasıl mutluluk verdiğini.
    Ayrılamadım buralardan.

    - Peki bu tamircilik işi nereden çıktı?

    - Dedim ya, bilmezsiniz sizler, köy enstitüsü mezunu olmanın ne demek olduğunu?
    O zamanın okulları sanırsınız. Halbuki orada bu toprağın
    çocuklarına okuma yazmanın yanı sıra çiftçiliği, hayvancılığı, inşaat yapmayı, yemek yapmayı, bozulanları tamir etmeyi,
    örgü örmeyi hatta az buçuk hekimlik yapmayı bile öğrettiler.
    Hayatı öğrendik ve öğretmen olup hayatı öğrettik çocuklara.

    - Yani elinizden çok iş geliyor.

    - Köy enstitülerinde bilmeyi, öğrenmeyi, düşünmeyi soru sormayı,aklını kullanmayı öğretiyorlardı.
    Zaten bu yüzden yaşatmadılar ya...

    Bu arada çaylar geldi. Çayın yanında ekmek peynir ve zeytinden oluşan
    kahvaltı da hazırlamıştı Hüseyin amcanın hanımı. Emekli olduktan sonra
    zeytinciliğe başladığını sofradaki zeytinin de kendi ürünleri olduğundan
    söz etti.

    - Zeytinin hikmetini bilir misin? Meyveleri ile karnımızı doyurmuş, yağını çıkarmışız.
    Kandillerde yakıp aydınlanmışız, odunu ile ısınmışız.
    Giderek ona benzemişiz.

    - Nasıl yani?

    - İnsan da doğanın meyvesi değil mi?

    Sofradaki zeytin çanağından aldığı zeytini ışığa doğru tutup;

    - Doğup büyüdüğünde zeytin tanesi gibi acı, yeşil bir meyve insan.

    Çoğunu sıkıp yağını çıkarıp posasını da sabun yapıyoruz. Yani heba olup
    gidiyor. Bir kısmını sofralık ayırıyor selede tuza yatırıp acı suyunu
    atmasını buruşup bu hale gelmesini sağlıyoruz. Veya salamura yapıp
    olduğundan daha şişkin gösterişli hale getiriyoruz. İnsanlara da
    böyle yapmıyor muyuz? Okullarda okutup okutup hayata hazırladığımızı sanıyor ya şişiriyor ya da buruşturup
    atıyoruz insanları.

    "Sizin köy enstitülerinde yaptığınız da böyle bir şey değil miydi" diye soracak oldum. Hanımına baktı gülüştüler.

    - Hurma zeytini bilir misin?

    - Bilmem. Hiç duymadım.

    - Egenin bazı yerlerinde olur. Ağaç aynı ağaçtır ama her yıl kasım ayı sonu gibi denizden karaya esen rüzgar ile zeytin
    ağaçlarına bir mantar
    bulaşır. Bu mantar zeytinin terini giderir, acısını dalında alır.
    Dalında olgunlaşır zeytinler. Toplandığında yemeğe hazırdır
    anlayacağın.

    - Eeee.

    - Köy enstitüleri de böyleydi. Dalında olgunlaşan zeytinler gibi
    insanları oldukları yerde yetiştirmeye, onların bilgilerini de diğer
    insanlara bulaştırmayı amaçlamıştı. Doğup büyüdüğü ortamda
    olgunlaştırıyorlardı, insanı. Hayata hazırlıyorlardı .

    Sustuğumu görünce. Hanımından boşalan bardakları doldurmasını rica etti.

    "işte bu yüzden, öğrendiklerimin zekatını vermek, zeytinin terini
    hatırlatmak için buradayım, doktorcuğum, unutulsun istemiyorum" dedi.
    Kitaplığından çıkardığı iki kitabı kızıma hediye etti. Vedalaştık.

    Arkamızdan bir tas su döküp, uğurladılar.

    Dr. Mehmet Uhri

    Not: Bu yazı, emekli öğretmen Hüseyin Kocakülah ve köy enstitülerine emek verenlerin anısına."



    YanıtlaSil