çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ekim 2018 Cumartesi

Mustafa Kemal Paşa ile Enver Paşa


Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, yazı ve yakın çekim

"AZİM ve İNAT Arasında NE FARK VARDIR?..
Üç yaşında bir çocuk, oyuncakçı dükkânında tepinmeye başladığı zaman anne baba birbirlerine bakarlar:
...“Gene başladı bizimki”.
Gene başlamıştır.
İlle de o istediği oyuncak alınacaktır.
İstediği oluncaya kadar tepinir, kendini yerlere atar.
Bizim kültürümüzde çaresiz kalınır, ele güne ayıp olmasın diye oyuncak alınır, çocuk susturulur.
Bir İngiliz annesi o oyuncağı almaz, çocuğun tepinmesini sadece seyreder ve bitmesini bekler.
Çocuk da üç yaşında her istediğinin olmayacağını öğrenir.
Çocuk eğitiminin en önemli aşamalarından birisi budur.
***
Azim, akıllı inattır.
İnat, akılsız azim.
Azim ile inat arasında üç belirgin fark vardır:
Azimde mantık öndedir, inatta öfke duygusu.
Azim sınırı bilir, inat sınır bilmez.
Azim durmasını bilir, inat durmasını bilmez.
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yakın çekim ve yazı

***
İkinci Dünya Savaşı.
Adolf Hitler, gücünü artırdığı Almanya’yı dünya egemenliği hayaliyle savaşa soktuğu zaman ‘azimli’ sanılmıştı.
İngiliz Başbakanı Chamberlain, Versay Antlaşması değiştirilip bazı ödünler verilirse Hitler’in duracağını tahmin ederek bu ödünleri verdi.
Oysa Winston Churchill, Hitler’i daha iyi tanımış, ne yapmak istediğini daha iyi anlamıştı.
Hitler’in ancak savaşarak durdurulabileceğini söylüyordu.
Ancak savaştan korkanlar beklemeyi yeğlediler.
Hitler ‘Blitzkrieg-Yıldırım Savaşı’ ile Avrupa’yı ele geçirince Churchill İngiltere Başbakanı oldu ve savaşı ele aldı.
İkinci Dünya Savaşı dikkatle okunmalıdır.
Hitler’in inadı 14-15 yaşındaki Alman çocuklarını bile savaşa sokarak Berlin sokaklarında ölümlerine yol açmıştır.
Churchill’in azmi onu savaşın baş galibi yapmıştır.
Azim her zaman sonunda inadı yener, yenmiştir, yenecektir.
***
Yakın tarihimizden iki örnek de Mustafa Kemal Paşa ile Enver Paşa’dır.
Mustafa Kemal, bütün hayatı boyunca azmin seçkin bir örneğidir.
Akıllıdır.
Sınır çizmesini bilmiştir.
Nerede duracağına doğru karar vermiştir.
“Selanik’i alalım paşam, avucumuzun içinde” diyenlere, ‘hayır, Selanik çizdiğimiz sınırın dışındadır’ demiş, doğduğu yeri alıvermek gibi bir hevese kapılmayarak ders vermiştir.
Ama ‘Cumhuriyeti ilan etmek’ konusunda hiç duraksamamış, sonuna kadar giderek azminin gücünü göstermiştir.
Enver Paşa ise inatçı yapısının tuzaklarından kurtulamamış, yaptığı birçok iyi işi de hatalarının çukuruna gömmüştür.
Sarıkamış muharebesi, daha savaşa giremeden doğa koşullarına yenilen, donarak ölen 90 bin askerin kaybıyla büyük bir yenilgi olmuştur.
Azim ve inat arasındaki farkı anlamak kimi zaman uzun bir süre alır.
İkinci Dünya Savaşı’nda altı yılın sonunda (1939-1945) ve 50 milyon ölü, daha fazla sayıda yaralı ve sakatla bu fark anlaşılmıştır.
Bizim tarihimizde de Birinci Dünya Savaşı ile Kurtuluş Savaşı arasındaki fark inatla azmin farkını ortaya koyar.
***
Kimi zaman inatçı davranış azim, azimli davranış ise inat sanılır.
Oysa bu üçlü ölçüte bakınca neyin ne olduğu kolayca anlaşılır:
Akıl mı? Duygusal öfke mi?
Sınır konuyor mu, konmuyor mu?
Durulacak yer biliniyor mu, bilinmiyor mu?
Azim de belli olur, inat da.
Zararı mı?
Ne yazık ki zararın bedelini sadece inatçılar değil, herkes öder.

Tarih bu bedelin gözyaşlarıyla, acılarıyla, kanlarıyla çizilmiştir.
Sonunu başından görmeyenlerin yazgısıdır bu.
Kişiler için de toplum
lar için de...
ERDAL ATABEK, 4 Temmuz 2011, Cumhuriyet Gazetesi"

"İnsanlar nasıl azimli olabilir?" sorusu için Erdal Atabek'in diğer bir yazısı yol gösterebilir:

Azmin gücünün yok edici rekabet gücü inadının önüne geçerek insanlığın genel koşullarının eşite yaklaştığı bir dünya ve de ötesi için:
   Derleyen: A.Şükran Demiralp, 28 Ekim 2018

5 Temmuz 2018 Perşembe

MÇ: "Kimlere 'bilim insanı' demek gerekir?"

Aşağıya başlık eklendi: "Kimlere 'sanatçı' demek gerekir?", 24 Ocak 2019


6 Temmuz 2018, özet: 

"Mart 2018, ABD, Ohio Eyalet Üniversitesi,
öğretim görevlisi Ching-Shih Chen,
kanser ilaçları konusunda çok önemli sanılan bir çok çalışmanın sahibiydi ve sahtekarlık nedeni ile görevinden ayrıldı. Ülkesi Twain'da bir enstitü başkanlığına getirildi. Büyük bir olasılıkla ABD'den ülkesine dönen büyük bir araştırmacı olarak saygı görmeye devam ediyor.

Chen'e, tedavi umudu bekleyen milyonlarca hasta için milyonlarca dolar teşvik ödenmişti. Çalıştığı üniversitede kurulan inceleme komisyonu2006 ve 2014 yılları arasında Dr. Chen'in yaptığı ve yayınladığı 8 önemli çalışmada hile yaptığını net bir biçimde ortaya koydu. Bu çalışmalar hızla geri çekildi ve yok hükmünde sayıldı. 

Komisyon Dr. Chen'in hastalara uygulamayı düşündüğü bir ilaçla ilgili çalışmasında "hasta güvenliğini hiçe sayıldığını" tesbit etti ve sonlandırdı.

Dr. Chen 2001'de, Ohio Eyalet Üniversitesi'nde göreve başladığında parlak bir bilim insanı olarak görülüyordu. Süreç içinde üniversitenin kanser araştırma başkanlığına kadar tırmanmış olup, yılda 200 000 dolar kazanıyordu. 2010 yılında üniversitenin "yılın yenilikçi bilim insanı" ünvanını bile aldı. 

ABD Ulusal Kanser Enstitüsü, araştırmalarında kullanmak üzere Dr. Chen'e  8 milyon dolar teşvik vermişti.

Dr. Chen'in geçmişinde 200' yakın üst düzey bilimsel makale bulunuyor. En sonuncusunu  Mart 2017'de aldığı bir çok patentin de sahibiydi.

Skandal Chen'in geliştirdiği bi anti kanser ilacın patentini sattığı  firmanın kamuyu açıklaması ile patladı. 

Açıklama; "Biz Chen'in elde ettiği bulguların hiç birini doğrulayamadık. Yaptığı çalışmaların hiç biri bize katkı sağlamadı. Bu ilaçla ilgili verilerin hiç biri doğru değil. Bize patentini sattığı ilaç aslında bir çöp."

Bu açıklamadan sonra kurulan üniversite komisyonu incelemeler sonucu firmanın haklı olduğu sonucuna vardı. Chen'in üniversiteye, bilim dünyasına, patenti sattığı şirkete, ona teşvik veren kurumlara, ama en önemlisi de kanser hastalarına yalan söylemişti.