ego etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ego etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Eylül 2020 Cumartesi

"Yaptığımın bir değeri ...."

Bu yazıyı, alıntılarla bazı kitapları, az ve öz okumayı benimsediğimi / seçici olduğumu da belirterek, dolaysıyla kararlarımıza etki edebilecek mekanizmaları irdeleyebilmek için yazıyorum. Kendimce evrensel anlamı olan cümleleri de koyu seçiyorum. 

İlk kitap: Bir Matematikçinin Savunması, G.H. Hardy, Tübitak Yayınları, 2.basım, 1994: 

"Hemen belirteyim ki benim matematiği savunmam bir bakıma kendimi savunmam gibi olacaktır ve bu savunmanın bir ölçüde kendini beğenmişlik içermesi kaçınılmazdır. Kendimi, kendi alanımdaki başarısızlardan biri saysaydım, alanım adına da özür dilemeye de gerek görmezdim. 

Bu türden biraz egoistlik kaçınılmazdır *; bir bahane bulmaya da bence gerek yoktur. İyi işler alçak gönüllü insanlarca başarılamazlar. Örneğin herhangi bir konuda bir profesörün yapması gereken ilk şey, hem konunun önemini hem de o konunun sınırları içinde kendi önemini bir parça abartmaktır. Durmadan "Yaptığımın bir değeri var mı?" ya da "Ben bu işi becerecek adam mıyım?" diye soran bir kişi, devamlı olarak, bir yandan kendisi etkisiz kalacak, öte yandan da başkalarının cesaretini kıracaktır. Gözlerini biraz kapamalı konusunu ve kendisini hakettiğinden biraz daha fazla gözetmelidir. Bu çok sakıncalı değildir. Sakıncalı olan, gözlerini sımsıkı kapayarak konusunun ve kendisinin gülünç durumlara düşmesine olanak vermektir."

Devam edecektir...

Ekler:

* Düşük ego / Düşük kendinlik duygusuna lütfen dikkat: 

(1) http://asukrandemiralp2.blogspot.com/2018/02/arastrma-konusu-kendinlik.html

(2) https://www.facebook.com/TSTikTakHip/photos/a.1418838628345531/2783416518554395 

30 Mart 2018 Cuma

EN İYİ İLAÇ?

"En iyi ilaçtır sevgi."
Bir üniversite hastanesindeki çocuk psikiyatrisi bölüm başkanı doktor böyle demişti işte.
Sevgi nedir?

Fotoğraftaki anne aslında siyah beyaz yavrunun gerçek annesi değil. O yavru kimsesiz bulunmuş ve bu sevgili anneye getirilmiş. Bu sevgili anne daha önce de böyle kimsesiz yavruları kabul etmişti. Bu fotoğraf yaklaşık bir yıl önceden. Şimdi bu yavruların hepsi onları seven birer aile yanında diye biliyorum. 

Her anne kedi elbette fotoğraftaki gibi değil. Ama şu bir gerçek ki hayvanlar arası farklılık insanlar arasındaki yapay şişirmeler olmadığı için olsa gerek, insanlarınki kadar asla ve asla yıkıcı değil.
Neden?
Sevgi, biz insanlar için nedir? 
Acaba hayal edilenle önündeki gerçek arasında bir orta dengeyi bulabilmek midir?
Sanırım her şeyden önce kendimizi sevmekle başlıyor. Kendimizi sevmek de önce "kendi gerçeğimizi" görebilmek olsa gerek:
Hayvanlar gerçekleri insanlardan çok daha hızlı kabullenirler. Yaşama hep kaldıkları yerden devam ederler. 
Hayvanlarda, gerçekten yaşamsal temel ihtiyaçları dışında bir eylem; neden buna sahibim / değilim vbg yakınmalar var mıdır? Onlar arasında biz insanların yarattığı yapay koşullar; sürekli sahip olma saplantılarından kaynaklanan kurnazlıklar var mı?
Bizler nasıl yetişiyor ve yetiştiriyoruz da sahip olduğumuz farklılıklar, bozukluklar vbg daha daha çok HASTALIĞA dönüşebiliyor? 
Hastalıklara da çözüm üreten bilim bu konuya nasıl yaklaşıyor? 
Veya bilimin değiştirmesi gereken neler var?


Görünen, çoğumuz "kendinlik" konusunda "değersiz" hissetmekle, "Abartılmış" hissetmek arasında çalkalanmalar yaşıyoruz. Bu çalkalanmalar fazladan bir şeylere sahip olma hırsını mı besliyor? Bu hırsı doğuran dünyadaki genel kalıpsal düşünce kelepçeleri mi?
 "Kişileri" aşırı yükseklere koyan veya "yerden yere vuran" görüşler ne derece gerçekçi? O kişileri öyle yapan koşulları neden görmezden geliyoruz? Bilim çevrelerin de bile bu saplantı akıl almaz biçimde. Bir ortak akıl ürünü olan bilimsel buluşlarda yüzyıllardır önceki emeklerin ve kadının ve/veya kadın emeğinin öyle ya da böyle geri plana itilmesi gibi - Bknz. İrdelemeler - Osman Bahadır - Bilim ve Budalalık. 
Gerçeklerden uzaklaşan değerlendirmeler, bilimde de bazı kişilere hakkından fazla değerlik yüklemiyor mu? Böyle olunca bilim de bilim olmaktan; evrensel her türlü değeri korumaktan çıkarak yıkımın en tehlikeli aracına dönüşüyor.
Önce koşullarımız arasındaki uçurumları olabildiğince yok etmeye çalışmak, bunu evrensel boyuta genişletebilmek sizce gerçekçi değil mi?
Fotoğraftaki anne kedicik ve bir çoğu bunu yapabildi; annesini, anne sevgisi, ilgisi ve sütünü kaybetmiş siyah-beyaz yavru kediciği kendi ailesine aldı. 
Belki insanlık da yapabilir, belki? Önce bilim çevrelerinde sağaltım gerçekleşebilirse... 

A.Şükran Demiralp, 30 Mart 2018