Ek.3 11 Nisan 2018
Annemden ilk kez bugün duyduğum bir yaşam kesiti (1940 öncesi):
"İlk okula gittiğim yıllar. Annem rahatsız olduğu için, sabahları kahvaltı hazırlayamıyor. Ben ayak üstü biraz peynir ekmek atıştırıp çıkıyorum. Babam, her gün, acıkırsam diye elime simit alacak kadar az bir para veriyor. Sınıfta kumbaramız var. İsteyen öğrenciler harçlığını oraya atıyor. Ben de her gün simit almak yerine o kumbaraya paramı atıyorum. Sonra her ay o kumbara boşaltılıp öğrencilere paylaştırılıyor. Ben paramı aldığım gibi anneme veriyorum. Taşköprü'nün Cuma Pazarı'ndan alışverişe gidiyoruz. O parayı ben kazanmışım gibi mutluyum.
Biz küçükten itibaren tasarruf etmeyi severdik.
Biz küçükten itibaren tasarruf etmeyi severdik.
Saliha Kökdaş - 11 Nisan 2018
"
Ek.2 23-06-2017
Annemden bir öykü:
"2
yaşlarındasın (1961 - 62),
Baban:
-
Kızım en çok en çok beni sevdiğini söylersen sana ne istersen alırım.
Sen
bir bana, bir babana baktın. Ve bağırarak:
-
İkinizi de seviyorum..
dedin
ve kollarını ikimizin omuzlarına uzatmaya çalıştın."
Babamın
benimle böyle oyunlar oynadığını zaman zaman hatırlarım :-)
Şimdi,
ADALET nörogelişimsel bir süreç değil mi?
Saliha (annem) - Adile Şükran (ben) - Turgut (babam) Kökdaş
Ek.1 10-05-2015
Bir
öykü:
Sanırım
1967-68 yılları, Mayıs ayı ve ertesi gün Anneler Günü. Babamdan, anneme hediye
alabilmek için her zamandakinden daha çok harçlık istedim. Eli açık, kesesinden
çok gönlü zengin babam, bana maaşına göre oldukça yüklü diyebileceğim bir
harçlık verdi. Ben de bu yüklü harçlığın tümünü anneme çeşitli hediyeler alarak
harcadım. Ertesi gün bu hediyeleri anneme verince, sevgili annem: "Canım
kızım, beni ne kadar çok sevdiğini biliyorum. Bunun için bu kadar çok para
harcamana gerek yok. Şimdi ben bu hediyeler içinden birini seçeceğim. Fazla
olan diğerlerini geri verip parasını alalım. Ve o parayı daha önemli ihtiyaçlarımızda
kullanalım" dedi. Ve
öyle yaptık.
O
günden sonra, hediyenin sembolik anlamını daha iyi anladım. Sonraları anneme
hediye olarak yazılar, şiirler yazmaya başladım. Yazı yazma
sevgim belki de o zamanlardan başladı.
Annem
ve babama sevgilerle..
12-Mayıs-2013
ANNEMLE SÖYLEŞİ
Küçükken pırıl pırıldı
dünyam,
Kin kusmak,
Öldürmek,
Savaşmak nedir?
Bilmiyordum…
Kuşları,
Kedileri,
Kuzuları,
Ağaçları, gökyüzünü, bulutları,…
Öğreniyordum.
Gülümseyen yüzler
vardı etrafımda,
Sıcak bakışlarda
sevgiyi hissederdim.
Hayallerimde,
rüyalarımda
Gökyüzüne yükselir
Daha çok insan,
Ağaç, baykuş, kedi, at
Deniz, dağ, köy görmek isterdim…
Zamanla ölümü öğrendim.
Bir ayrılıştı bu dünyadan,
Doğaldı.
Ama, ya öldürmek,
Neden öldürür insan?
Sen anlatmıştın anne,
Sen küçükken bir tavuğunuz varmış,
Adı “Rıkrık”,
Bir
gün,
Komşunun
kurusun diye,
Yere
serdiği mısırlardan bir kaçını,
O
tavuğun yavrusu yemek istemiş,
Komşu almış eline taşı,
Fırlatmış o küçücük civcive,
Yere devrilmiş civciv.
Rıkrık bir yavrusunun
başına koşuyormuş,
Bir gidip komşunun
mısırlarını dağıtmaya…
Bir iki mısır tanesi için,
Kimin hakkı olabilir,
Annelerin, babaların, çocukların
içini
karartmaya
Ölüm doğal, ama ya
öldürmek?
Öldürmeyi “doğal”
görmeyen insanlarla birlikte [*],
Öldürmenin
otoritesinden [**] kurtulmak istiyorum
anne.
[*] http://www.ee.bilkent.edu.tr/~haldun/publications/ozaktas291.pdflinki, TÜKETİCİ
TERCİHLERİ'nden: "...bu araştırmalar önemli ölçüde tüketicilere yönelik
olmayan SİLAH gibi ürünlerin geliştirilmesi amacıyla devletler tarafından
desteklenmiştir ve büyük ölçüde tüketici
tercihlerini yansıtmamaktadır."
Ezber
kalıpları: “Saldırı en iyi savunmadır!”
Şiir ve fotoğrafı çeken: A.Şükran Demiralp
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder