Rev. 1 - 21.07.2014, http://www.ee.bilkent.edu.tr/~haldun/publications/ozaktas291.pdf linkindeki yazı üzerine bir deneme
Yazımın ana
teması, linkteki “Bilimin, yaratıcı bir uğraş olarak, sanat, müzik ve
edebiyattan farklı bir anlam sergilemesi”nin sorgulanması üzerinedir. Özellikle
günümüzde bilimsel buluşlardan türeyen teknoloji, popüler sanat ürünlerinden
daha az tüketiliyor diyemeyiz. Sanat veya teknoloji birbirleriyle iç içe gelişmelerini
sürdüregelmişlerdir. Popüler tüketim ürünleri ve geleceğe yatırım da benzer
durumdadır. Bilimin gelişimine bağlı teknolojik üretimlere göre sanat da farklı
üretimlere geçer. Fotoğraf makinası ile modern resime geçişte olan durum da
budur: Artık “aynısını” çeken bir makine olduğuna göre, resim farklı üretimler yapmak
zorundadır. Elektroniğin gelişiminin müzik üretimini etkilemesi gibi. Cep
telefonlarının yaygınlığı gözler önünde gibi...
Kurgu ve Fotoğraf: A.Şükran Demiralp
Sanat ve bilim ve hatta din
arasındaki bu bağı, “Bütüncül Tarih” yaklaşımı ile en iyi veren, müzik, resim,
multimedya ve mimarlık fakültelerinin - bence daha çok fakülte, hatta fakülte öncesine
de koyulmalı- ortak dersi olarak
bildiğim / olması gereken “Temel Tasarım”, “Bilim Tarihi” ve “Uygarlık Tarihi”
dersleridir.
Kurgu ve Fotoğraf: A.Şükran Demiralp
Özetle doğası
gereği inanç sistemleri, bilim ve sanat iç içedir. Müzik, fizik ve matematik
gibi. Resim ve matematik gibi... Akıl, sezgi, mantık, bilimsel buluşlar,
sanatsal üretimler kendi aralarında etkileşimlerle ortaya çıkar. Yukarıdaki
linkte de belirtildiği gibi, mimarlık,
inanç, müzik vbg etkileşimli süregelmişlerdir.
Escher'e bir varyasyon:
http://www.youtube.com/watch?v=snDcF3skbno
"Bach’ın http://www.youtube.com/watch?v=xUHQ2ybTejU
adresindeki Mobius şeridi biçimindeki sonsuz eserindeki yaklaşım gibi! - See more at: http://tinaztitiz.com/3160/bu-matematik/#sthash.zhvyr7No.dpuf"
1.
Sanatı,
“hayalde canlandırma” ve “plan yapma”nın bir aracı olarak kullanıyor olabilir;
en azından ben böyle düşünüyorum. Alet; bir tür teknoloji, avlanma ihtiyacı
için geliştirilmiştir: İhtiyaç ile yaratıcılık arasındaki bağ.
2.
Bazı
görüşlere göre ise mağara resimleri, doğa ve üretim süreçlerini kontrol edemeyen
insanın, doğaüstü güçlerle çözüm arama = din ve büyü inancının bir açıklaması
olabileceğidir. Bu da “hayalde bir tür cevap bulma”dır. Sonraları doğa
olaylarına getirilen gözlemsel açıklamalar; bilimin doğması ile din arasındaki
ilişki tarihsel değişimini yaşayagelmiştir.
3.
Hala
günümüzde hakim olan: “Allah bizi sınıyor” gibi açıklamalar, o tarihlerde
doğadaki buzul_tundra_orman çöl geçişlerini anlayamayan; kıtlığın ve
verimliliğin iklim koşulları ile bağını açıklayamayan insandan günümüze gelmiş
gibi duruyor.
Gen_ Kültür
ortak evrimi olan İkili
Kalıtım Kuralı’na göre, “3.madde” günümüze dek, genel olarak, evrimleşemeden
taşınmışa benziyor. Belki de, tarihsel yorumlar 1. madde ağırlıklı olsaydı,
günümüz değerlendirmeleri [*] daha farklı olabilecekti.
Zaman içinde
yaşamsal ihtiyaçlar belli bir düzene oturunca, sanat ve bilim linkte
belirtildiği gibi iktidar ve dinin hegomanyasına geçmiştir. Bağımsızlığını
kaybeden sanat ve bilimle birlikte, insanlar da özgür değillerdir artık; günümüze
dek. Buyurgan azınlık, politikalarını rahatça uygulayabilmek için, sorgulamadan,
üretmeden tüketenlerden rahatsız olamaz: Din, bilim ve sanat benzer döngüde
sıkışır.
Dolaysıyla
sanat, özellikle de din ve bilimin başlangıçtaki sorgulatan biraradalıkları, gücü
elinde bulunduranların tercihlerine uygun seçimlerle parçalanmış, keskin
sınırlı taraflar yaratmıştır. Bu durum küreselleşen dünyada, bu “taraf olanları”
avcunun içene alarak kullanan yeni güçler = sponsorlar oluşturmuştur:
Sponsorları ile çıkar ilişkileri din, bilim ve sanatı da büyük ölçüde yozlaştırmıştır.
Gelişmiş
ülkeler, keskin sınırlarla birbirinden ayrılmayan, eleştirel bakış açıları
gelişmiş insanlardan oluşur. Okullarda verilen din, örneğin İsveç’de, tek bir
din propagandası şeklinde değildir. Böyle olunca sanat da özgürdür. Bilim bu
tür ortamlarda destek alır. Ve sanat, bilim ve teknolojiyi üretenler ve
tüketenler, zaman içinde varlıklarını sürdürebilenler ve sürdüremeyenlere
dönüşür. (Gelişmiş ülkelerin çoğunun en büyük çelişkileri ise, dünyadaki diğer
insanların mutsuzlukları, yok olmaları pahasına kaynak kullanımlarından
vazgeçmemeleridir. Bu durum, ihmal edildikçe, metastaz yapmış tümör gibi,
sonunda onları da yok edecektir)
“Halkın İradesi” geri kalmış toplumlarda ne
derece gerçektir? Politikacılar kendi isteklerini halkın iradesi olarak gösterme
yöntemlerini iyi bilirler. Bu durumda, bilimsel yatırımlara gerçek anlamda karşı
çıkan halk olamaz. Linkte belirtilen, silahlanma yatırımları(burada dünyanın
iradesi söz konusu, ülkeler savunma adına silahlanır ve öldürürler), teknoloji
ve sağlık seçeneklerinin halkın iradesinden bağımsız çalışması, politikacıların
işlerine geleni demokrasi, ve halkın iradesine bağlarken, gelmeyenleri
bildikleri gibi yönetmelerinin örnekleridir. Dini ön plana çıkarmayı halk
iradesi olarak gösterdikleri gibi.
Toplum(umuz)daki
bireylerin ne kadarı kendi bilgi ve bilinç düzeyini etrafında olup biteni
sorgulayabilir düzeye getirebilme özgürlüğüne sahiptir? Veya bu özgürlüğe sahip
olmayı istemek yerine itaat ederek yaşama alışkanlığı; çıkar çelişkileri, hemen
her kesimi sarmış mıdır? Korkular, öğrenme merakını bastırır ölçüde anormal
düzeyde midir? “Bilmek”den korkan insan, özgür iradeden de giderek
uzaklaşacaktır.
Sonuç olarak,
genelde dünyada ve özelde Türkiye’de, sosyal yapıdan soyutlanmaz olan bilim,
din ve sanat, etik anlamlarını birlikte yitirmişler, her biri
koşullandırmaların birer aracına dönüşmüşlerdir: Eğitim doğal olarak baş kurbandır. Bu durumda, kök sorun olarak
görünen dogmaların el değiştirmesinin götürüsü ortadadır. Bir diğer kök sorun,
sorgulama yöntemlerimiz olabilir. Birileri sorgulamak adına atışırken, insanlığın
çoğu tribünlerdeki seyirci gibi izlemişe benziyor.
http://www.ezberkaliplarinisorgula.com/
Çözüm, gerçek
anlamda sorgulayabilenlerin ortak aklının, dogmatiklerin manevraları ile
başedebilmesine bağlı olabilir. Bunun gerçekleşmesi, sanırım bilim ve sanat
etkileşimlerini özgürce sürdürebilirken, dini inançların kişilerin bireysel
tercihleri olarak baskıdan uzaklaştırılması ve saygı duyulması; ön plana,
kişilerin hangi dine / nelere inanıp, inanmadıklarından bağımsız, vicdan ve ahlak
değerlerinin konulabilmesi ile mümkün olabilir. (Nitelikli insanlar; seçkin tavırlar ağı)
Böylece, yaşamı herbir insan(farklılıkları ne olursa olsun), hayvan, bitki,
taş, toprak bütünlüğünde ele alan çözümlere kenetlenebileceğiz; örneğin; eti
canlı bedeninden bağımsız tüketmek üzere üreten; yaşamak için öldürmek olgusunu
çürüten çözümler gibi. Sanatın şimdiden bu tür üretimlere geçmesi, bilimin
kullanılabilirliğini hızlandıracak, dogmatiklerin önüne seçenekler
koyabilecektir.
[*] ALINTI: ".... yakınmak, ilkel kabilelerin gök gürültüsüne karşı keçi kurban etmeleri kadar etkilidir. Yapılması gereken “sorgulamak yoluyla anlamak” ve “gereğini yapmak”tır... "
[*] ALINTI: ".... yakınmak, ilkel kabilelerin gök gürültüsüne karşı keçi kurban etmeleri kadar etkilidir. Yapılması gereken “sorgulamak yoluyla anlamak” ve “gereğini yapmak”tır... "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder