25 Aralık 2012 Salı

Lafonten’den Masallar ve Teknoloji Çağımız, 26-12-2012


11-12-2012

Lafonten’den Masallar ve Teknoloji Çağımız

“Bir gün Leylek ile Tilki yemekte buluşurlar. Tilki davet etmiştir. Nefis yemeği tabakta sunar. Leylek çok aç, ama ne çareL Uzun gagası ile tabaktan nasıl yesin? Aç kalkar yemekten ve …”

Teknolojinin çok geliştiğini iddia ettiğimiz günümüzde, işitme engelli vatandaşlarımız alt yazısı olmayan TV programlarını, filmleri, tiyatroları _tiyatro sahnesinde ekrana yazı çıkartılabilir sanırım / işaret dili kullanabilirler_ izleyemiyorlar. Leyleğin imrenip de tabaktan çorba içememesini izler gibi, bazılarımız umursamadan izliyoruz bu gibi durumları, bazılarımızın ise görme alanı dışında kalabiliyor.

Bu durumdan sadece işitme engeli olmayanlar sorumlu olamaz. Farklılıkları olan arkadaşlarımızın çoğunluğu da diğer farklı insanlara kızmadan, "Nasıl daha iyi iletişim kurabiliriz"i  düşünmeleri gerekiyor. Toplumdaki diğer herhangibirimiz gibi.. Aksi durumlarda, çoğunluk sadece şikayet eden, çözümü hep başkalarından / kurtarıcılardan bekleyen bir dar alana sıkışıyor. Özetle, Sorun Çözme Kabiliyeti yetmezliği denilen olgu böyle gelişebiliyor.. Kök sorunlardan birisi de, sürekli kendini "madur" görüp şikayet etmek dışında başka bir şey yapmamak, bir başkası hep aynı şeyleri yapmak; kalıplara yapışmak. Halbuki buluşçuluk, en çok o sorunu yaşayanlar arasında gelişme şansına sahiptir.

Benim işitme engeli olmayan biri olarak, dışarıdan gözlemlerim, sanırım işaret dili eğitmenleri de yeterli sayıda değiller.

İşaret Dili’nin müthiş bir grameri olduğunu ilk kez Oliver Sacks’ın “Sesleri Görmek” kitabından okumuştum. Her dilin kendi grameri olduğu gibi, her ülkedeki işaret dilinin de kendi gramerini oluşturduğunu öğrendim. Oliver Sacks, işaret dilini bir kültürün dili olarak yorumluyordu.

Okullarda birçok ders var. Ne kadarını yaşamla özdeşleştirebildiğimiz sorgulanmalıdır. Örneğin, şimdiye dek karma eğitim veren hiçbir okulda “İşaret Dili”/ “Braille Alfabesi” öğretildiğini duymadım. Bu gibi dersler seçmeli olarak konulabilir.

Farklılıkları anlamaya çalışmak ve bir arada huzur içinde yaşayabilmek, ortak iletişim kanallarımızı oluşturmakla mümkün olabilir. Farklı olanları ayırarak değil. Aileden, okuldan başlayarak bu bilince erişebilmemizin ön koşulu bu olsa gerek; hep bütünün yararı için çabalayabilmek.   
İşte çabalayanlardan bir gönüllü: Gül Ustabaş Genç, işitme engeli olan, ama, sorgulayan ve sesini duyurmaya çalışan, diğer insanlarla iletişimini bir çok işitme sorunu olmayana göre çok daha sağlam tutmayı başarmış bizlerden birisi.

Sevgili Gül Ustabaş Genç’ten: "Eğer dünyaya yeniden gelmen mümkün olsaydı diye klişeleşmiş bir soruya, yine işitme engelli olmak isterdim diye cevap verirdim ben.. Okumak, bir şeyler yapıyor olmak, içsel olarak düşünmek beni mutlu ediyor zaten.. Asıl engelin bedende ve duyularda olduğunu değil kafalarda ve kalplerde olduğunu düşünüyorum. Özürlü ve sakat kelimesini ise hiç sevmiyorum. Ne acı ki bunların sözlük anlamı ‘kusurlu’olmasına rağmen hala bazı yerlerde kullanılıyor.. Engelli kelimesi bize daha yakın çünkü bu elimizde olan bir şey değil bir şekilde engellenmişizdir.."

Sorun, işitme engelinden çok yaşam alanlarının bu farklılığa göre düzeni ile ilgili. Gül’ün lüzumlu telefonlar” yazısından:

Lüzumlu telefonlar.. Peki ya işitme engeliniz varsa bunlara ne diyeceğiz, Lüzumsuz mu? Elbette hayır!
Bir bakalım neler varmış bu telefonlarda.. En önemlileri: Polis, Ambulans, İtfaiye..
Acil bir durumda ben 112'yi nasıl arayacağım?
Başıma bir iş gelse veya çevremde bir olay olsa 155' i nasıl arayacağım?
Veyahut yangın olduğunda 110 ile itfaiyeyi nasıl çağıracağım?
Hiç düşünen olmuş mudur?"

Ayrıca, banka işlemleri ile ilgili de yoğun sorun yaşadıklarını biliyorum.

Düşündürücü değil mi?

Gül Ustabaş Genç'in yaşam öyküsünü merak ediyorsanız lütfen tıklayınız: Gül, doğuştan işitme engelli değil! [*]

Daha sonra sizi, görme engelli olarak "karma eğitim" içinde tutunmayı başarmış ve şu anda eğitimine devam eden Gizem Alakaya ile tanıştıracağım:-))

Saygılarımla,

A.Şükran Demiralp

 

 

Engellerin engelleyemediği en önemli kişilerden birisi de Helen Keller: “ (27 Haziran 1880 – 1 Haziran 1968) ABD'li pedagog ve aktivist. Kör-sağır ve dilsiz olması, onu pek çok meslektaşından ayıran önemli özelliğidir. 

3 yorum:

  1. Şükran hanım yazınısı çok beğendım akıcılığıyle hoş ve anlamlı gül ablayı yakından tanıma fırsatı buldum bende cıdden çok değerlı azımli ve başarılı bır ablamız bende bir işitme engellıyım bende yazıyorum zaman zaman henüz paylaşmıyorum neden se

    YanıtlaSil
  2. Harikasın hocam, daha önceden de öyleydin.. seni çok seviyorum.

    YanıtlaSil
  3. Bir işitme engelli arkadaşımızdan ekler:

    http://www.ied.org.tr/forum/thread-216.html

    http://www.ibb.gov.tr/sites/sehirtiyatrolari/tr-TR/Sayfalar/Haber.aspx?hid=430

    Emeği geçen İED Derneği üyelerini,Şafak Pavey'i kutluyorum.

    "İBB Şehir Tiyatroları, 2012-2013 sezonundan itibaren oyunlarda işitme engelliler için kayan yazı başlattı" uygulaması için de İBB'sini kutlarken, diğer kurumlar içinde yaygınlaşmasını diliyorum.

    "kamu personellerini işaret dili öğrenmelerine, geliştirmelerine teşvik etmek için işaret dili bilen kamu personelleri ingilizce gibi yabancı dil tazminatı alabilir. YÖK tarafından TOEFL gibi yılda 1 kere sınav uygulanabilir."

    önerisi İED tarafından yetkililer ile paylaşılmıştır..."

    YanıtlaSil