Geçmişten
günümüze siyaset aynı kısır döngüsünde devam ediyor diyebiliriz. Siyasiler ve
seçmenleri arasındaki bu kısır döngü, seçmenin davranışı ve sonuç olarak ele
alınırsa “yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak” denilebilir.
Aşağıda, bir
gazetedeki köşe yazısından "alıntıların" da bulunduğu maddelere göz atınca,
yıllardır bazı seçmen davranışı olarak somut gibi görünen “Hangi partiye oy verMEyeceğini bilmek” gerisini bilememek /
bilebilmek için irdeleyememek olarak görünüyor. Görüşü, inancı vbg ne olursa
olsun, herhangi bir seçmen nesnel
değerlendirebiliyorsa, aşağıdaki seçmenin vardığı sonuçlara yaklaşabilir:
1.
Teknolojiyi
üreten kim? Satın alan kim? Türkiye’nin hedefi neydi?
2.
"Frensiz
araba ile yola çıkılırsa ne olur?"
3. İktidar / muhalefet; kim ne derse: ”.. Bu mesele olmuş mu, olmamış mı? Her
şey olabilir, çeşit çeşit insan var bu ülkede. Sürekli aynı mesele söylenirse
ne olur?" (Yaraları kaşımak gibi) Dolduruşa gelenler neler yapabilir? Amaç ne
olmalıdır? BÜTÜN’nün hakları ihmal
edilirse neler olur? Hani nerede o BÜTÜN’e
değer veren KONUŞMALAR?
4.
“Dün
neydi, bugün ne?”
5. "Ben
tüm seçimlerde X partisine oy verdim... 'Şimdi kime oy vereceğim?' Bilmiyorum.
Bundan sonra X partisine asla oy vermeyeceğim, bunu biliyorum.”
6. "Yanıtlanamayan
sorular, iktidarların kanseridir." Bu kanserler ülke bütünlüğüne metastaz yapmadan;
yayılmadan, neler yapılabilir?
7. "Kendine
göre tartısı olan bir insanım. X Partisi’ne oy verdim ama ihanete uğradım. Ben önce çalışıyorum, sonra ay sonunda
maaşımı alıyorum. Maaş peşin verilmiyor ama oy peşin veriliyor. Maaşımı
peşin almışım sonra sözleşme görevlerimi yerine getirmemişim, hatta tam tersi
davranmışım. Bu da öyle bir şey işte."
BU DURUMDA BU ZAMANA DEK YAPILANLAR
DIŞINDA FARKLI BİR ŞEYLER YAPMAK GEREK. SEÇMEN SEÇİLENİ KENDİNİ TEMSİL EDECEK
DİYE SEÇİYOR. SEÇİLENİN VERDİĞİ SÖZDE
DURMASI İÇİN SÖZ VERMESİ GEREKLİ AMA, YETERLİ OLMADIĞI AŞİKAR. YETERLİLİK
İÇİN ÖZELLİKLE YUKARIDAKİ 7NCİ MADDE
HEPİMİZ İÇİN _MİLLETVEKİLLERİ DAHİL_ GEÇERLİ OLABİLMELİ DİYORSANIZ, NELER
YAPABİLİRİZ?
A.Şükran Demiralp
http://bit.ly/Z23P6F
linkinden BİR
ÖNERİ: “Milletvekili yemini, halkın oylarıyla seçilecek olanların uymayı taahhüt
ettikleri kapsayıcı ve de çok değerli bir etik güvence’dir.
Bununla beraber, bu etik güvence’yi
gündelik siyaset yaşamının uygulamalarına tercüme edebilecek daha somut, daha denetlenebilir güvencelerle
desteklemek de en az birincisi kadar değerli ve gereklidir.
Ama esas kazanç, güvence veren ve ona
uyabilen az sayıda da olsa seçilmişin yaratacağı ahlaki değer tabanı olacaktır.
Bu tabanı inşa etmeden siyaseti, kurumlarını, o kurumlarda görev alanları
eleştirebiliyoruz. Bunun bir yararı olmadığını, yarar sağlamak bir yana,
toplumun düzgün insanlarının siyasetten bucak bucak kaçarak siyasetin gerçekten
kirli bir iş olarak tescil edilmesine yol açtığını artık görebilmeliyiz.”
Milletvekillerine tanınan haklar o kadar fazla ki, sanki seçilince bir zırhla kaplanıyorlar. halkla içiçe oldukları sürece sözlerini tutmaları daha kolay olur ama kopuk olunca söz falan kalmaz ortada diye düşünüyorum.:)
YanıtlaSilSevgili Gül,Peki, önerilerin nelerdir?
YanıtlaSilSorular:
1-)Seçmenler ne istediklerinin bilincine nasıl ulaşabilir ve bu bilinçle belirlediği ihtiyaçlarını seçilmeye aday olanlara en doğru biçimde nasıl aktarabilir?
2-)Seçilmişleri denetlemenin somut ve kısa yolları neler olabilir?
3-)Kültürümüzün, eğitim sistemimizin seçmen ve seçilen davranışlarına etkileri konusunda düşüncelerin nelerdir?