26 Ekim 2012 Cuma

Belgeseller, Haberler ve Etik üzerine ..


                                                               28 Ekim 2012

Belgeseller, Haberler ve Etik üzerine ..

Geçmişte olanlar günümüze aktarılırken o zamanın koşullarına göre, bütüncül tarih çerçevesinde değerlendirilmelidir: Devrimlerin kanlı olması gibi!  

Geçmişten gelen bilgi ve deneyimler günümüzü çok daha iyi, güzel ve doğruya yönlendirecek şekilde değerlendirilebilmelidir.  

Tüm insanların kümesi içinde; liderlerin, dahilerin, sanatçıların, annelerin, babaların, ve de öğretmenlerin her yaptığı şeyin doğru olmadığını çoğumuz biliyoruz. Önemli olan (+), (-) terazisinde kefe hangi yönde ağır basıyor! 
 
Hepimiz insanız, hata(lar) yapabiliyoruz! Her birimizin kişisel davranışsal boyutu farklı. Örneğin, Van Gogh'un dahi bir sanatçı olması kulağını kesmesini haklı çıkaramaz, kulak kesme O'nun hastalıklı yanının yansıması iken, bizim için ders alınacak yön, bu hastalıklı yanına rağmen / belki de sayesinde ortaya koyduğu eserler, yani "üretici" yanının baskın olmasıdır. Kurt Gödel dahi bir matematikçi olduğu halde, zehirlenme korkusu ile yemeden içmeden kesilip 30 kilonun altına düşerek ölmesi matematikteki dehasını yok edemez. Vurgulanan da matematikte yaptığı devrimdir. Bir dehanın takıntıya yenik düşmesi değil!  

Daha onlarca örnek verilebilir. Vurgu, toplumun örnek alabileceği davranışları yapıldıkları zaman dilimi içersinde doğru analiz etmeden yapılırsa, bu dahilerin, dehalarından çok hastalıklı, zayıf yönleri ön plana çıkarılırsa neler olabilir? Muhtemelen toplumda dahilerden çok yapay delilerin; sanatçılardan çok üretemeyen uçukların; devrim yapıyoruz, hakkımızı arıyoruz diye acımasız kan dökenlerin; güçlü, yakışıklı(!),  zeki (!) ve mevki sahibi ise ve de erkekse, kadınlar ayağına geliyorsa fırsatı değerlendirenlerin; veya kadınsa, güzelse(!) gibi örneklerin sayısı artar. O günün koşulları ele alınmadan bütünü parçalayıp, bazı parçaları atıp diğer bazı parçalardan yeni bir şey elde etme, parçalayıp birleştirenin kendi kurgusu olan hayali başka kişilere / olaylara dönüşür; gerçekten uzaklaşır!  

"Belgesel film" neden yapılır? Adı üstünde, kurgusu belgelere dayanan filimdir. Kurgunun ÖZNELLEŞTİRİLMEDEN "O kişi", "O konu" ile ilgili gözden kaçmış önemli bir yanı, gerçeği, yanılgıyı vbg göz önüne sermesi, farklı bir yorum getirmesi beklenir. Bu yoruma göre kurgulayan kişinin;

  • Nesnel değerlendirebilme yeteneği,
  • Etik değerlerinin olması,
  • Ve her yaştaki geniş kitlelere nasıl bir iz bırakabileceğinin analizini yapabilmesi, ne pahasına olursa olsun toplumda dikkat çekme, reyting toplama dürtüsünün önünde olmalıdır. 
Belgesel yapma, taraf tutmadan, olayları çarpıtmadan insanların sorgulayabilmelerini tetikleyebilmenin bir sanatıdır da diyebiliriz. Birilerine karşı “muhalif takılıyorken” diğer bazılarının ekmeğine yağ sürmemelidir.  

İnsanların haber alma, haber verme bilgilenme özgürlüğü olmalı. Ancak ve ancak gerçekler ve belli değerler çerçevesinde.  

Geçmişten günümüze doğru farklı olaylarla gelirsek: 

Belli değerleri ezip geçmeden “gerçekleri” yansıtmaya çalışırken, sadece kaydeden bir izleyici olmanın ötesine geçebilmeyi de gerektirebilir. İster istemez belgeselin kurgusuna dahil olabilirsiniz. 

Belgesel fotoğrafçısı Kevin Carter’ın deneyimi _http://tr.wikipedia.org/wiki/Kevin_Carter_  tam bu konu ile ilgilidir: 

1994'te fotoğraf dalında Pulitzer ödülü kazanan Kevin Carter`ın çektiği fotoğraf, zayıflıktan ölmek üzere olan siyah küçük kız çocuğu ile yakınında tüneyen akbabayı yansıtmaktadır. Kızın, birkaç kilometre ilerdeki Birleşmiş Milletler yardım kampına gitmek istediği sanılmaktadır.

Bu ânı fotoğrafladıktan sonra akbaba kaçmış, ancak Carter küçük kıza kampa ulaşması için yardım etmemiş, oradan uzaklaşmıştır. Bu yüzden yoğun eleştirilere maruz kalan Carter profesyonel fotoğrafçı olduğunu, yardım görevlisi olmadığını söylerek kendisini savundu. O dönemde, gazeteciler ve fotoğrafçılar, bulaşıcı hastalıklar nedeniyle hasta insanlara dokunmamaları konusunda sıkı biçimde uyarılıyorlardı.

Bu fotoğraf, yardım örgütlerine büyük miktarda maddi kaynak sağladı. Ancak bu fotoğraftan 3 ay sonra Kevin Carter bir depresyona girdi ve intihar etti.” 

 Kevin Carter ile ilgili iki farklı yorum var:
“Benzer anları yaşamış bir foto-muhabir olarak bu ânı görüntüleyen meslektaşım Kevin Carter’ın yaşadıklarını anlayabiliyorum. Savaş ve açlığın bütün acımasızlığıyla hissedildiği bir bölgede, Sudan’da, böylesine vurucu bir ânı görüntüleme fırsatı bulan meslektaşımızın, zamanı durdurduğu bu anda büyük olasılıkla aklında olan tek şey bu fotoğrafın dünya kamuoyunda yaratacağı tepki ve bunun sonucunda dünya ülkelerinin Sudan’a yönelik yardım girişimlerinde bulunma ihtimali. O anda, o fotoğrafı gerekli yerlere ulaştırma güdüsü ve bu nedenle de bir an önce bulunduğu yerden ayrılma isteği sadece o ânı yaşayan insanların anlayabileceği bir psikoloji.”
 —Coşkun Aral - Savaş Fotoğrafçısı
 
 
 
“Yaşamında bir sürü sorunu vardı, ancak bu olayların zamanlamasını göz önüne alınca o çocuğun fotoğrafı ile Carter'ın intiharı arasında bir ilişki olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum."Ama yine de hiçbir fotoğraf bir insanın hayatından önemli değildir... “   
 
—John Long

 

 


Kevin  Carter’ın fotoğrafları hala internette vbg bir çok kişiye para kazandırmaya devam ediyor. Bunların ne kadarı Sudan’a yarıyor bilemiyorum. Ancak kesin olarak bildiğim Afrika’da hala açlıktan çocuklar ölüyor. 

Ekim 2012, kurban bayramı haberlerinden, çok reklamlı bir gazete sayfası _sanki bir candan söz etmiyor _  şu ifadeye bakınız. Bu haberler kime / neye yarıyor? 

"Kurban Bayramı’nın en renkli görüntülerinden dana kaçması bugün İzmir’de yaşandı. Balçova İnciraltı’nda bulunan kesim alanından kaçan dana deniz kıyısına kadar polis ekiplerini ve sahiplerini peşine taktı. Bir türlü sakinleşmeyen ve paniğe kapılan dana bir anda denize açılmaya başladı.

Yaklaşık 150 metre açılan dana yorulunca geri döndü. Sahildeki vatandaşlarında paniklemesine neden olan dana bitmek bilmeyen enerjisiyle yaklaşık 1 buçuk saat durmak bilmedi. Denizden çıkıp kıyıda bulunan engelliler Parkına gelen dana

ekipler tarafından yoğun uğraşların ardından yakalandı. İplerle parkın korkuluklarına bağlanan dana oracıkta sahipleri tarafından kesildi.
 

Ülkemizde her yıl "Kurban Bayramı’nın en renkli görüntülerinden dana kaçması” olayları ve dahası yaşanıyor. Bu manzaraların fotoğrafları ve haberleri de birilerine para kazadırıyor. Okuyucu / izleyicilerin bir kısmı üzülüyor, kızıyor, söyleniyor.. Sonra, sonrası bir yıl sonra yine aynı tabloL 

Yakınmak dışında çözüm üretmeye çalışan insanlar oldukça az sayıdaL  

Sorun Çözme Kabiliyeti içtenlikle somut projeler üretebildikçe / varolanlara destek verdikçe gelişebiliyor.  


Saygılarımla, 

A.Şükran Demiralp

 






 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder