14-10-2012
Bir televizyon programı ile ilgili olarak..
Nerdeyse sabaha dek uzayan bir “tartışma” programının bendeki
izlenimlerini paylaşıyorum:
Program yapımcısı karizmatik beyefendiği nerdeyse on yılı aşkın süredir
izlemeyen birisi olarak, aradan geçen zamanın “kendisine olan hayranlığını”
iyice perçinlediğini gözlemledim.
Gözlemlerim:
· Misafiri
açısından:
o En çok
kendisine söz hakkı tanıdı, misafirine cimrilik yaptı.
o Sürekli kendi
yorumlarını kattı, seyircinin kendi irdelemesine fırsat bırakmadı.
o Ya elmacısın
ya armutçu taktiği izledi. *
o Üslubu bence
“kaba”ydı.
· Demokratik
açıdan:
§ Benim
Twitter'dan ilettiğim mesajların hiçbirine ilgi göstermedi.
§ Mesajları
işine geldiği gibi seçti.
§ Sorgulanmazlık
kültürünü "kendisine göre(!)" kırarken, başkalarına karşı savunur bir
tutum izledi.
· Bilimsel
düşünceye yaklaşımı açısından:
o Bilimin toplum
yaşamına ve kurumlara girebilmesinin mümkün olamayacağı izlenimini verdi.
"Bilimsel düşünce öyle olabilir ama.." ile başlayan cümleler kullandı.
İrdelemelerim:
·
Misafirin "Bütüncül Tarih" ve Birinci ve
İkinci Dünya Savaşları ** arasındaki dönemin
koşullarına göre Atatürk'ün değerlendirilmesi gerektiği vurgusu programcı beyefendi
tarafından "es" geçildi.
o
O zamanın koşulları altında Atatürk bazan cebren de
olsa ülke bütünlüğünü korumak ve Cumhuriyeti kurmak için çoğu dahice
stratejiler geliştirmiş ve uygulamıştır. Aynı zaman dilimindeki Almanya, İtalya,
İspanya'daki diktatörlere benzetilemez. Cumhuriyeti kurduktan sonra da
demokrasiye geçiş sürecini başlatmıştır.
·
M.K.Atatürkün 20.YY'ın yaklaşık ilk yarısındaki
uygulamaları 21.YY'da aynen uygulanamaz.
·
Kimse buradan kendisine pay çıkararak haklılığını
ispatlayamaz. Hangi mevkide olursa olsun!
·
Birileri örneğin, M.K.Atatürk'ü bütün olarak
değerlendirmek yerine bir iki parçasını ön plana çıkararak kendilerince
eleştirmeyi sorgulamak sanıyorlarsa bu büyük bir sorundur. Bakınız: BN, Örnek Tavır Ağları, Belgesel Yapımcıları İçin Etik Güvence için: TIK
·
Toplumların sorun çözme
kabiliyetlerinin önündeki en büyük engel, sorgulamayı / irdelemeyi öğrenememek
olsa gerek. **
·
Maalesef irdelemeyi öğrenememek konusunda en
çok katkı da yazılı basın ve televizyon programlarından gelmektedir. Bence, "Ödüllü" ve
"başarılı" bir TV yapımcısı da buna bir örnek oluşturdu. Bize
"başarının" ve "ödüllerin" de sorgulanması gerekliliğini
vurgulaması gibi bir yararı da olmuş olabilir.
·
“Sorgulamak Özgürlüktür”! Kırıp dökmek; maddi / manevi,
yakıp yıkmak, yok etmek yerine sorgulamayı öğrenmeye çalışmanın bireysel,
kurumsal, toplumsal ve evrensel sorunlara ortak çözümler üretebilmemize büyük
katkısı olacağını düşünüyorum.
*Bu taktiğin yaraları kaşıyıp kanatmaktan öte bir işe
yaradığını ben göremedim: http://asukrandemiralp1.blogspot.com/2012/09/tumevarm-tumdengelim-akl-sezgi-kaos-ve.html
linkinden: “Toplumda çatışmaların temelinde de “kök nedenleri” anlamaya
çalışmak yerine, çeşitli koşullandırılmaların etkisiyle birbirini
suçlayarak bölünmek; ortak uzlaşma tabanında birleşememek yatar.”
** http://tr.wikipedia.org/wiki/Kategori:%C4%B0ki_sava%C5%9F_aras%C4%B1_d%C3%B6nem 1nci ve 2nci
dünya savaşı arasındaki dönem
http://tr.wikipedia.org/wiki/I._D%C3%BCnya_Sava%C5%9F%C4%B1 1.Dünya
savaşı
*** "Refah devletleri"nin kendi savaşlarına toz
kondurmazken, Türkiye'ye gelince "soykırım" yorumları gibi. Halbuki,
gerçekten başta “refah toplumlarınca” bütünün yararı düşünülseydi; refah toplumları yaşam standartlarının
yüksek olması nedeni ile bunu düşünmeye daha çok fırsatı olan toplumlardır diyebiliriz,
"öldürme"ye günümüzde bu kadar çok yatırım yapılmazdı; http://asukrandemiralp1.blogspot.com/2012/05/18-mays-2012-savasmadan-yasamak-mumkun.html.
Saygılarımla,
A.Şükran
Demiralp
Önemli Not: Beyaz Nokta
Vakfı Gönüllüsü olarak, önce kendimden başlayarak, vakfın kendi uygulamaları
dahil her türlü uygulamayı irdelemeye çalışmayı bir insanlık görevi olarak
görmekteyimJ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder