Hiperaktivite etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hiperaktivite etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Tourette(turet) Sendromu için "Politika Belgesi" Hazırlanması Ön Çalışması


"Sanal beyin fırtınası"na DAVET:
Sevgili  dostlar; insan, hayvan, bitki, taş, toprak severler,

Canlı Dostları Ağı(CDA) için, insanlar arasındaki farklılıkları anlayabilmek ve onların haklarına da saygı duyabilmek yaşamı; diğer canlı ve cansızları anlayabilmenin doğru bir yoludur. İşte,“normal” ve “anormal” uç tanımlarını bir tarafa bırakıp “farklı” orta noktasında buluşmak ve bir tek canlı dahi olsa, onun haklarına saygı duymak, varoluşa duyulan saygıdır. Bu nedenle, özellikle az gelişmiş toplumlarda ihmal edildiğini düşündüğüm, gereken önem verildiği takdirde çok verimli ve yaratıcı olabilen Tourette(Turet) Sendromlu bireyler ve yakınlarına, diğer bireylerin farkındalık ve destekleri için böyle bir çalışma yapılması gerekiyor.

Çünkü: Bildiğim kadarıyla, henüz, TS ile ilgili Türkiye’de herhangi bir dernek, vakıf vbg mevcut değil. Türkiye’de ne kadar TS’li var bilgisine de ben ulaşamadım. Dolaysıyla, her şeyden önce TS konusunda insanları bilgilendirmek, TS’lilerin ihtiyaçlarının neler olabileceğini belirlemek, nelerin nasıl yapılabileceğini irdelemek ve bir “Politika Belgesi” oluşturmak ihtiyacımız var. Bizlerin mesleği doktorluk değil, ancak böyle bir çalışmaya kuvvetle ihtiyaç hissediyoruz. Siz değerli katılımcıların katkıları çok değerli olacaktır. Bir konu ne kadar çok çeşitli kişi tarafından bilinir ve desteklenirse, o kadar başarıya ulaşabiliyor. Bu daveti psikiyatri, nöroloji, psikoloji ve diğer tüm tıp dallarından uzmanlara da ulaştırmaya çalışıyorum. Aranızda / tanıdıklarınız arasında uzamanlar varsa, katılım ve yardımlarınızı rica ederim.

Uzman olmasa da bir TS’li yakını olan birilerinin bu çalışmayı başlatması doğaldır. “Ateş düştüğü yeri yakar” deyişiyle bu sorunu yaşayan birey ve yakınlarının sistemdeki TS konusundaki açığı fark etmemeleri mümkün değildir. Nitekim, Köksal Toptan, Sabancı ailesi ve “Lorenzo’nun Yağı” filmi gibi örneklerde çözümler, sorunları derinden yaşayanlarca araştırılıp üretilmeye çalışılmıştır.

Uzmanlar aramıza katılabilirlerse, TS’ye bir de bizim penceremizden bakabilecekler. (Keşke TS’li uzmanlar da bu çalışmadan haberdar olabilse. Bknz. O. Sacks: Psikiyatr, KBB uzmanı, cerrah TS’liler).  Ve ek olarak şöyle bir gerçek de var: Sadece uzman kişilerin kendi aralarında yaptıkları sempozyum vbg çalışmalar, bilimin halk kitlelerince anlaşılmasına uzmanların da halkı anlayabilmesine pek katkı veremiyor. Bu durum da yapılan bilimsel gözlemler ve deneysel çalışmaların sonuçlarını olumsuz etkileyebiliyor:

         Gerçek ve yaygın bir örnek: “Doktora verdiği ilacı kullandığımı söylüyorum, ama kullanmıyorum. Çünkü, bir işe yaramadığını söylememe rağmen “işe yarar” diye israr ediyor!

         Bir hastadan: Her ilacın bir deneme süresi ve bu süre içinde olası yan etkileri var. Hastayı bu süre içinde ilacın olası yarar ve zararlarına koşullamadan bilgilendirebilmek önemlidir. Tıp ampirik(deneysel) çalışır.

Yani, bilimin halk ile etkileşimli olması, değişkenliğinin gelişim için gerekliliği; bilimin de yanılabileceği konusu, koşulla(n)madan, doğru anlaşılabilmeli ve  doğru anlatılabilmeli. 

Bu nasıl olabilir? Bir matematikçiden yola çıkarsak:

J.R.King:  “Matematik hakkında hakkıyla yazmak kolay değildir. Önce matematik için itici güç olan güzellik, sonra matematiğin amacı olan doğruluk ele alınmalıdır. Matematiğe hak ettiği önemi kazandıran şey ise, matematiksel doğruların bize gerçeklik hakkında verdiği bilgilerdir. Dolaysıyla güzellik, doğruluk ve gerçeklik tek tek ele alınarak klasik felsefenin(KF) üç konusu ile yüzleşilir. Matematik öğrenimi hakkında başarısızlığın nedenleri ve bunlar hakkında neler yapabileceğinizi konuşmak için de, KF’nin 4ncü konusu olan etik de işe girer.”

“Matematik eğitimi matematikçilere bırakılmayacak ölçüde önemlidir. JERRY P. King”

‘Matematik Sanatı’ kitabı, önsöz içinden J.P.King bu yargısı özetle şöyle açıklanabilir: “Anlaşılan odur ki, çoğu matematikçinin matematik hakkında yazmayı değil, matematik yapmayı, araştırmayı yani matematik yaratmayı tercih etmesidir. Hatta, G.H.Hardy, ‘Bir Matematikçinin savunması’ adlı kitabında artık matematik yaşamının bittiğini düşünenlerin açıklayıcı matematik yazdıklarını ve kendisi de böyle bir kitap yazdığı için  pişmanlığını dile getirmiştir.”

Ancak,  giderek dünyada örneğin, J.P.King, Ali Nesin gibi matematikçiler “matematik hakkında” kitaplar yazarak “1nci sınıf matematikçi açıklama, eleştiri yazmaz” kalıbını da kırıyorlar.

Oliver Sacks, Irwin Yalom gibi doktorlar, sadece doktorlar için değil, diğer insanlar için de yazdığı kitaplarıyla tıpdaki benzer kalıbı kırdılar. Böylece, sanat bilimi daha doğru anlatabilmeye başladı.

Bu gibi kalıpların kırılmasıyla, disiplinler arası yaklaşımlar; sürece ilgili tüm paydaşları katabilme, devreye girdi. Benzer şekilde eğitime yansıması “Senaryo Temelli eğitim” uygulamalarıdır. Artık, her dersin / her konunun içinde bir diğerinin, her biri “bütün”ün parçaları olacak şekilde bulunduğu yaklaşımı yaygınlaşıyor.

Kısacası, amaç “öğrenme” ise, eğitim nasıl öğrencinin ihtiyaçları ve öğrenci dışlanarak yapılamayacaksa, tıp da hasta sürece dahil edilmeden yapılamaz. Bu yaklaşım, “bilgi”yi sadece belli bir kesime ait olmaktan kurtarır, diğerleri ile paylaşmaya yöneltir. Bu durum da değişim ve gelişimi hızlandırır. Dolaysıyla, artık “bilgiye sahip olan otoriter” yok olacak, bilgi çok farklı paydaşların bakış açılarıyla denetlenebilecek, test edilebilecek ve yeniden üretilebilecektir. İşte bu gibi nedenlerle, varlığını “koşullandırma” üzerine kurmuş, aileden, okuldan başlayarak, her kurum bu bakışı terk etmek zorundadır.

Artık hasta, aldığı tedaviyi sorgulamaktadır. Kendisine iyi gelmeyen bir tedaviyi, literatürde diğer hastalara iyi geldiği yazıyor diye, kabullenmemektedir. Bu noktada TS’li insanların durumu iyice karmaşıktır. Hele Türkiye gibi, istatistiklerinde bile TS’ye yer vermemiş bir ülkede, TS’li azınlık olarak temel haklardan yararlanma şansını, ancak ailesinin imkan ve mücadele gücü; şansı ile, belki, elde edebilir. Bu durum TS’li ve ailesi için öyle zorlu bir mücadeledir ki, bir yaşanmışlık örneğinde; Bknz. PAN Yayın, Gökçe Esen, Uçlarda Gezintiler Kitabı anlatılanlar buzdağının bir kısmı diyebiliriz. TS toplumda tanınmadıkça, devletin kurumlarında da “suçlu birey” muamelesi görebilecektir. Bu durum birey için bir yıkımdır. Gerçekte, belki de TS’li birey yüzeysel kalabilecek tik ve takıntı ile yaşamını dengede tutabilecekken, “suç”, “günah”, “kötü” yargılarına aileden itibaren maruz kalarak, davranışlarını kontrol edemediği için özgüven kaybı ve zarar verme korkusu ile, intiharı düşündürecek kadar sonsuz kısır döngülerin içine gömülebilecektir. İddiam odur ki, TS’li bireyi hafif baş edebilir sendromlardan, baş edilemez “süper TS”ye sürükleyen şansın altında farklılık ve ihtiyaçlarının anlaşılabilir olup olmaması yatar. Bu nedenle, herhangi bir ortamda, otomatiğe bağlanmışçasına konuşan, bağıran, küfür eden, davranış sorunları gösteren kişilere, tüm kalıplardan arınarak sakin yaklaşabilmek, çoğu zaman görmezden gelmek ve hastane acil servislerinde_formalite ve karmaşanın içine asla sokmadan_ özel bölümler oluşturmak, duruma özel uzmanla acil ambulans servisi vbg çok büyük önem taşımaktadır.

İşte bu gibi nedenlerle bu çalışma, herhangi bir TS’linin yaşamını “sadece bilgisiz şansa” bırakmamak, onların tanınıp, anlaşılabilmesi, genel ve bireysel ihtiyaçları doğrultusunda, temel hak ve özgürlüklerden yararlanmalarını sağlarken, diğerlerinin de haklarını göz önünde bulundurmak için yapılmaktadır.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Tourette_sendromu linkine göre,  TS “Nadir Hastalık”tır. Bu durumda TS, bir anayasa önerisi olarak da http://bit.ly/17MZWX9 linkine, “ortak akıl” çalışması içine konmuştur. Bu link içinde, 3.2 kapsamında Anayasa’da yer alması, TS’li birey ve yakınlarının yanı sıra, “çoğulcu demokrasi” adına da bir kazanım olacaktır.

Toplumlardaki, hatta dünyadaki, sorunların kökü ve sorun çözme yetmezliği, “nadir” olarak nitelenen durumları ihmali ile doğru orantılı olabilir. Çok sayıda sorunun, sorunların kimyası gereği, az sayıda kök sorunun çözülmeyerek zaman içinde katlanan ek sorunlar türetebileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir.

Tourette(Turet) Sendromu hakkında Prof. Dr. Oliver Sacks:

·         TS, canlı ve üretici bir hastalıktır. Sorun: Aşırılıklar. Bir TS hastası: “Çok fazla enerjim var, her şey çok parlak, çok güçlü ve fazla, hummalı bir enerji, … “

·         Gilles de la Tourette sendromuna her ırkta, her kültürde, toplumun her katmanında rastlanır.

·         Dikkatliyseniz, bu sendromu bir bakışta tanırsınız. Kapadokyalı Aretaeus bundan ikibin yıl önce köpek gibi havlayanlardan, gözü seğirenlerden, suratına tuhaf şekiller verenlerden, küfreden ve lanet okuyanlardan söz etmiştir. Bu belirtiler ancak 1885’te Charcot’nun ve Freud’un dostu genç Fransız nöroloğu  Georges  Gilles de la Tourette’in bu anlatıları ve kendi hastaları üzerinde yaptığı gözlemleri bir araya getirmesi ile klinik bir sınıflandırmaya sokulmuştur.

·         Tourette’in tanımladığı sendrom, spazmlarla bütünleşen tikler, irade dışı mimikler, katılmalar, başkalarının söz ve davranışlarını taklit etmeler (ekolali ve ekopraksi), irade dışı küfürler ve müstehcen konuşmalar (koprolali) şeklinde kendini gösteriyordu. Bazı bireyler (ne denli kederli ve dertli olsalar da) tuhaf bir kayıtsızlık ve umursamazlık içindeydiler; bazılarında garip, çoğu kez zekice, zaman zaman rüyayı andıran çağrışımlar yapma eğilimi vardı. Bazılarında aşırı bir kışkırtıcılık ve yönlendirme duygusu, sürekli fiziksel ve sosyal sınırları zorlama güdüsü, çevreye tepki, sağa sola saldırma, eşyaları fırlatıp atma hali, bazılarında şablon, saplantılı davranışlar görülüyor, hastaların hiçbiri diğerine benzemiyordu.

·         Bir hastalığın, kendini iyileşme olarak gösterebilme, harika bir sağlık ve iyi olma hissiyle ikilemi ve sonraları acımasız potansiyelini ortaya çıkarması, doğanın oyunlarından, ironilerinden biridir. Bu ikilem birçok sanatçıyı özellikle sanatla hastalığı bir tutanları cezp etmiştir.
 

NOT: Sadece TS olarak baktığımızda, çok az sayıda insana ulaşmaya çalışmak gibi görünse de, “farklılıkları anlayabilmek” olarak bakınca, toplumun önemli bir kesimi işin içinde denilebilir.
 

BU DAVET, (lütfen hemen sağdaki linke TIK); BİR ORTAK AKIL ÇALIŞMASININ SONUÇLARINDAN _aşağıda: 2.8_ YOLA ÇIKARAK YAZILDI:
"2.8.   İLETİŞİM YETERSİZLİĞİ VE KAVRAMLARA FARKLI ANLAMLAR YÜKLENMESİ -

  2.8.2.      Ortak Katılımcı Görüşü: Kişiler fikirlerini ifade edebilecekleri uygun demokratik ortamlar   bulamıyorlarsa, ihtiyaçlarını birer politika belgesi olarak hazırlamalıdırlar.

Önerilebilir Eylem: BN’nın elindeki belgeler bu çalışma havuzuna küçük bir katkı olabilir. Bu belgelerin en azından formatları örnek alınarak çeşitli konularda Politika Belgeleri (örn. Hayvan Hakları PB) hazırlanıp, siyasi partilere (iktidar, muhalefet dahil) önerilebilir. Bu yolla, genellemeler yoluyla siyaset yapma üslubu yerine bir politika belgesinin netliği içinde siyaset yapma konusunda da iyi örnekler ortaya çıkabilir."

 

Facebook grubumuza katılabilirsiniz:  https://www.facebook.com/groups/606595136028806/

 

A.Şükran Demiralp 

 

26 Eylül 2012 Çarşamba

İyi ve Kötünün Ötesinde Bilimsel Şüphecilik: Bilim ve Bilimsel Düşüncenin Toplumsal İşlevi İçin


26-08-2012

 Rev.2

06 - 11 - 2015

American Psychiatric Association includes Caffeine Withdrawal in the latest edition of its Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM 5):

Criteria for cannabis and caffeine withdrawal were added.

 DSM-V : 18 Mayıs 2013 tarihide yayımlandı!

Kaynak: Türkçe ve İngilizce Wikipedia.

 

BİLGİ: 

Madde kullanımı ve bağımlılıkla ilişkili bozukluklar başlığı altında kafein kullanımı ile ilişkili bozukluklar da Mental Bozuklukların Tanı Ölçütleri (DSM; İngilizce açılımı: The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) kitabı son sürümüne (DSM-5) de eklendi!!

http://bit.ly/2b2UibW

 

Neden bu bilgiyi verme gereksinimi duydum?

  1. Aşırı savunulan her konu araştırma dürtümü hareketlendirir! Bence, nesnel olmadan; artı ve eksileri yerine GENELDE ARTILARI / EKSİLERİ ÖN PLANA çıkarılarak sunma biçimlerini sorgulamak DOĞRU DÜŞÜNMEYE yaklaşabilen bir dünya için gerekli şartlardan biri!

  2. Uzman (!) / değil; bir çok kişide kendini, bağımlıklarını farketmeme ve / ya değiştirmeme alışkanlığı, tercihi (?) ve/ya korkusu varsa, gözü kara savunmaya kayabiliyorlar.

  3. Yıllarca doktorlara kafein kullanımı ile ilgili gözlemlerimize dayanan kuşkularımızı dile  getirdiğimizde bizi hiç ciddiye almadılar!

  4. Elbette doz önemli, ancak unutmayalım ki DOZ kişiye göre çok oynak bir ölçü OLABİLİR! Mesela, bazılarımızı bir arı sokması hiç etkilemezken bazılarımızda çok önemli sonuçlara yol açabilir vbg..

  5. Ek olarak, bağımlılık yapan hemen her madde giderek daha yüksek dozlara ihtiyaç hissettirir!

  6. Yapılan araştırmalara göre, bazı psikiyatrik ve belki diğer ilaçlarla birlikte kafein kullanımı sakıncalar yaratabilmektedir!

  7. MİGREN (Oliver Sacks) kitabından okuduğum bilimsel gözlem ve uygulamalara ve de bazı migrenli arkadaşlarımdan da duyduğuma göre, kafein krizlerine iyi gelmektedir!

  8. 14- 10- 2012, Yahoo sağlık linkinden önceden aldığım bir haber: 
    Coffee, Green Tea, and Energy Drinks

    Caffeine can pose a serious health threat when taken with stimulants. Avoid a cup of joe when taking ephedrine (appetite suppressants), asthma prescriptions, and amphetamines (such as Adderall).
     Kafein, stimülanlarla alındığında ciddi sağlık tehditi yaratabilir. Ephedrine(iştah baskılayıcı), astım ilaçları ve amphetaminler alınırken bir fincan bile kahve içmekten kaçınınız.

  9. Kendi gözlemlerimiz göre, hiperaktivite ve dikkat dağınıklığı, panik atak, tik ve takıntıları  ve etkileşimli durumlarını tetikliyor! Akademisyenlerin dikkatine sunarız!

A.Şükran Demiralp - Oğuz Demiralp





26-08-2012 
Teşekkürler, ikinci bir kahve yazısı daha yazacağım… yardımı ve katkısı olacak yazdıklarınız… teşekkürler…. Haklısınız kuşkucu olmak iyidir… J

 Sayın ... teşekkür ederim. Yazınızı ilgiyle okuyacağım. Saygılarımla,

Aydın Sorumluluğu_1
Not: Altı çizgili yazılar link içerir!
26-08-2012

Sayın MÇ,

“Bilim ve Bilimsel Düşüncenin Toplumsal İşlevi”ni yerine getirebilmesi için,  kalıpları sorgulama ve bilimsel şüphecilik konuları özel ilgi alanımdır. Toplumumuzdaki insanların nitelik dokusunun kalitesi için etik ile birlikte bu konuları anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum: “Ben ne yapabilirim bu dünya için?” için.
Aşağıdaki yazınızın karşılarına kırmızı cümlelerimi ekledim.

Saygılarımla,

A.Şükran Demiralp,

26 Ağustos 2012
Bir Gazetenin eki, Doç. Dr. .....'in "Kahve iyidir" başlıklı aşağıdaki yazısı _siyah olanlar_ ile ilgili olarak kırmızı cümlelerim:


KAHVE İYİDİR ! BELKİ BAZILARI İÇİN!  

Kahve denince insanın aklına keyif geliyor…Herkesin mi? 

Kahve sadece bir tat değil, aynı zamanda sohbet, dostluk, arkadaşlık demek... Bazıları için! 

Ama ne yazık ki, her keyifli şey gibi sağlığa zararlı olarak algılandı hep. Dünya ticaretinde petrolden sonra 2nci sırada olduğu bilgisi var. Bu bilgi doğruysa, sizin yazdığınız “sağlığa zararlı” algısı ters işlemiş görünüyor. 

Hatta kahvenin pankreas kanserine neden olduğu bile ileri sürüldü. Ben de internette böyle bir bilgiye rastlamıştım.  

Yapılan bazı çalışmalar, pankreas kanseri sıklığı ile kahve kullanımı arasında paralellik olduğunu istatistiksel olarak gösterdi ve kahve uzun yıllar pankreas kanserine neden olan bir içecek olarak anıldı. Pek de yaygın bir anılma değildi bence. Kahve içen insanların büyük bir çoğunluğu bu bilimsel araştırmadan haberdar mıydı? Emin değilim. Veya umursamıyorlar.

Saptamanın yanlışlığı ancak yakın zamanlarda anlaşılabildi. %100 kesinlikte mi? Kahve tiryakilerinin iyi birer sigara içicisi ve sigaranın pankreas kanseri sebeplerinden biri olması kahveyle ilgili bu yanlış inanışın nedeniydi. Diyelim ki %100 kesinlikte tek başına kahve masumdur. Peki bu durumda kahve ile düzgün tüketildiğini varsaydığımızda, kahve + sigara dışında, başka kahve + X maddesi asla yoktur diyebilir misiniz? 

Ne demiş Mark Twain? 

Üç tür yalan vardır. Pembe yalanlar, kuyruklu yalanlar ve istatistik…” 

Çok hoş ama bu önerme doğru değil tabii, istatistik masumdur hep. 

Doğru istatistik model kullandığınızda “yanıltan” istatistik değil, onun yorumudur. Gerçekte istatistik, bilimin ve aklın en büyük yardımcısıdır. “Etik olarak yapılan araştırmalardaki istatistiksel veriler bile, parametreler değiştirilerek yapıldığında değişik sonuçlar verebilir.” Önermesi sanırım doğrudur. Bir de “inancını haklı çıkarmak” için yapılan etik dışı istatistikler de olmuyor diyebilir miyiz? 

Geçtiğimiz günlerde dünyanın en saygın tıp dergilerinden biri olan New England Journal of Medicine’da çok önemli bir makale yayımlandı. 

Çalışma, yaşları 50-71 arasında değişen 229.119 erkek ve 173.141 kadın denek içeriyordu ve 1995-2008 yılları arasında gerçekleştirilmişti. 

Sonuç şaşırtıcıydı.  

Günde 2-3 fincan kahve içen erkeklerde, içmeyenlere göre ölüm riski %10, kadınlarda ise %13 azalıyordu”. Ölüm riski derken “kalpten ölüm riski” kastediliyor sanırım. Bir de kahve içenlerin daha aceleci ve sabırsız olabileceğine dair araştırma yapılsa acaba nasıl sonuçlar çıkabilirdi? Bir varsayım: “Tiryakilik yani bağımlılık dozunda her gün tüketilen kahve, içindeki kafein nedeni ile, tüketimi aniden durdurduğunuzda “yoksunluk” tepkilerine neden olabilir. Bu tepkiler ise, örneğin hızlı araba kullanma, çabuk sinirlenme, baş ağrısı vbg durumların nedeni olabilir.”  

Bu bulgular, kahvenin üzerindeki kara bulutları dağıtmaya yeter mi, bilinmez. Bilim hiçbir zaman tatmin olmaz, bilim adamı şüpheyle yaklaşır diye biliyorum. 

Nitekim birçok başka klinik veri, kahve kullanımının damar sertliği için risk olan düşük ağırlıklı kan yağlarını (low density lipoprotein) yükselttiğini, kan basıncında geçici de olsa bir artışa neden olduğunu ve kalp hastalığı için risk taşıdığını gösteriyor. Bu veriler bile “şüphe” ile yaklaşmamız için yeterli değil mi? Kahve iyi midir? Kötü müdür? Yoksa bulanıklık mı söz konusudur. 

Ancak bu ilişkilerde tıpkı pankreas kanserinde olduğu gibi sigaranın ne kadar parmağı var, net belli değil. 

“New England Journal of Medicine” dergisinde yayımlanan çalışma sonuçları sigara ve kahve ilişkisine de bir yanıt veriyor. En azından sigara ve kahve tiryakileri keyiflerinin bir kısmını sorgulamak isteyebilirler.

Çalışma, sigara ile beraber kahve içenlerde ölüm oranının yüksek olduğunu ortaya koyuyor.  

Yani kahvenin yaşamı uzatması için tütün kullanılmaması kesin gerekiyor. Sadece “tütün” mü suçlu, başka X’ler yoktur diyebilir miyiz? 

Bir diğer önemli nokta da günde içilen kahve miktarı…”Doz” her türlü tüketim için en önemli konuların başında diyebiliriz sanırım.  

Eğer fincan sayısı artıyorsa denge tersine dönüyor ve risk hiç kahve içmeyenlere göre artıyor. “Kafein” gibi bağımlılık yapıcı maddelerin bir süre sonra daha çok tüketmeye zorladığı bilgim yanlış mı acaba? Bir de burada “bir fincan kahve” tanımı çok belirsiz bir doz. Fincandan kastınız, Türk kahvesi için kullanılan fincanlar mı? Kahve Türk kahvesi diye anılan mı? Bir fincan kahve için kullanılan kaşık çay kaşığı mı, tatlı kaşığı mı? Kabul edersiniz sanırım, telveli köpüklü bir fincan kahve ile, köpüksüz daha seyreltik bir fincan kahve aynı oranda değildir. Ben size öyle bir fincan kahve hazırlarım ki, üç fincan içmiş gibi olabilirsiniz. 

Çalışma, ölüm riskinin günde 6 fincan ve daha fazla sayıda kahve içen erkeklerde içmeyenlere göre %10, kadınlarda ise %15 daha fazla olduğunu gösteriyor. 

Çalışma sonucunda ulaşılan bir diğer önemli sonuç ise kahvenin kanserden ölüm riski üzerine etki etmiyor olması…  

Yani kahve kanser riskinden korumuyor. Bazen da koruyor diye haberler çıkıyor. Sanırım popüler bilim dergilerinin ve uzmanların her yapılan araştırmayı tek tek “koşullayıcı” biçimde vermeleri yerine, t anından t+x anına dek yapılan araştırma sonuçlarını paylaşması gerekiyor. Ve topluma bu sonuçları nasıl yorumlamaları gerektiğini, yani “mutlak doğru / mutlak yanlış” saplantılarına girmemeleri uyarısını açıklayabilmek çok önemli. Siz de yazınızın bir bölümünde bunu yapmışsınız. Bu bölüm için teşekkür ederim. Ancak başlık ve bu satırdan itibaren 2 paragraf aşağısı tüm nesnelliğinizi yok ediyor. 

Doğru yorumlar için yeni verilere ve çalışmalara gereksinim olduğu çok açık. 

Ama benim kendi hesabıma öğrendiğim; sigara içmeyenler için günde 2-3 fincan kahve iyidir. Bu yorumunuz beni üzdü. Sizin kendi hesabınız en çok size uyar. Benim gibi heyecanlı ve hareketli olanlar, bir fincanda bile artan kalp çarpıntıları ile rahatsız olabilirler.  

Buna çok sevindim, dedim ya, kahve benim için dostluktur, sohbettir, keyiftir. 

Hatta biraz daha fazlası, aynı zamanda bir dostun da adıdır. 

Prof Dr HA…  

Gerçek bir bilim insanı, iyi bir dost ve tanıdığım en iyi kahve sever... 

Eğer bir kahve tiryakisiyseniz, bir gün benim bayram günü yaptığımı yapın. 

Kendinize bir fincan kahve hazırlayın, elinize sevgili HA ağabeyin “Kahve ve Sağlık” isimli kitabını alın, okumanın ve kahvenin zevkini çıkarın.  
Eğer kucağınızda bilgisayarınız ile yaşayan biriyseniz  www.?????  adresine de girebilirsiniz. 

HA’ın yazdıklarını okudukça içtiğiniz kahveyi daha iyi tanıyacak, içmekten daha büyük bir keyif alacaksınız, emin olun Tamamen bir reklamcı gibi davranmışsınız. Dostunuzu sevmenizi saygıyla karşılarım. Ancak, bu derece “emin” olmanız ve diğer insanları da ikna etme çabanız özellikle de bir doktor olmanız nedeniyle, bana akademisyen bir arkadaşımın satırlarını anımsattı: “Bir konuda en doğrusunu o konunun uzmanı bilir” sorgulanması gereken bir kalıptır: http://www.ezberkaliplarinisorgula.com/ 
Not: (Ben sigara hiç kullanmadım.)
Lütfen yanıtlayabilir misiniz? Çayı seven bir kişi olarak, çay ve kahvenin içindeki boya maddelerinin alyuvarlara bağlandığı ve kansızlık yapabildiği duyumum doğru mudur?


Kahve ile ilgili bazı alıntılar ve fotoğraflar:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Kahve linkinden: "Kahve, kökboyasıgiller (Rubiaceae) familyasının Coffea cinsinde yer alan bir ağaç ve bu ağacın meyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilen tozun su ya da süt ile karıştırılmasıyla yapılan içeceği.




Bol yağışların ardından kahve ağacı, yılda iki ya da üç kez bembeyaz muhteşem çiçekler açar. Güçlü ve keskin kokuları kimi zaman yasemini kimi zaman portakal ağacının çiçeğini andırır. Yeni çiçek vermeye başlamış bir ağaç, dallarında bir yılda toplam 20-30 bin çiçek taşır.
Kahve çiçekleri açtıktan birkaç saat sonra solmaya başlar ve yavaşça meyve olmak için
hazırlanırlar." 14 Ekim 2012, Yahoo sağlık linkinden aldığım bir haber: 

Coffee, Green Tea, and Energy Drinks


5 of 9

Caffeine can pose a serious health threat when taken with stimulants. Avoid a cup of joe when taking ephedrine (appetite suppressants), asthma prescriptions, and amphetamines (such as Adderall).
 Kafein, stimülanlarla alındığında ciddi sağlık tehditi yaratabilir. Ephedrine(iştah baskılayıcı), astım ilaçları ve amphetaminler alınırken bir fincan bile kahve içmekten kaçınınız.

Kahve çiçekleri, kavrulmuş kahve çekirdekleri                  

 Kahve çiçekleri


Kahve meyvesi