28 Ağustos 2013 Çarşamba
17 Ağustos 2013 Cumartesi
SEÇİMLER
SEÇİM ÖNCESİ NELER YAPILMALI?
Rev. 2, 22-08-2013
Not: Mavi yazılar link içerir!
Rev. 2, 22-08-2013
Not: Mavi yazılar link içerir!
SEÇSİS: Elektronik Sistem ile oy sayımı kullanılması ve diğer
konular:
http://www.youtube.com/watch?v=ky-YXvxYbck# adresinde ABD Kongresindeki resmi bir oturumda,
uzman bir programcının verdiği bilgiler var. Oradaki sistem buradakinden daha
farklı olduğu için, buradaki sistemde –elektronik olmasına gerek duyulmadan-
kolayca manipülasyon yapılabilir ve bu yıllardır yapılıyor.
Oy verme ve sonuçların ilanı arasındaki oldukça uzun
zincir düşünüldüğünde, her bir zincir baklası büyük ölçüde suistimale açıktır.
1.
Birey olarak yapmamız gerekenler: http://esecmen.chp.org.tr/ adresi yoluyla binanızda oturanları kontrol
ettiğinizde bir bölümünü tanımadığınızı, tanıdıklarınızın bir kısmının ise
listede bulunmadığını göreceksiniz. Yurttaşların ev değiştirme sırasında
muhtarlığa bildirmemelerinden de kaynaklanabilen bu olgu, daha bu aşamada
suistimale açık hale gelmektedir. Geri kalan zincir baklalarında neler
yapılabileceğini sizler düşünebilirsiniz.
Bu nedenle elektronik olarak oy çalmaya hiç ihtiyaç
kalmadan çok kolaylıkla suistimal yapılabilir. Neler yapılabileceği ise
kolaylıkla düşünülebilir:
·
Herkesin, kendini ve oy
kullanabilecek aile bireylerini seçmen listesinden kontrol etmesi, yoksa ilçe
seçim kuruluna müracaatla yazdırması, (önce muhtarlıkta kaydına baktırması),
·
Aynı binada görünen ama
tanımadıklarını ya da var olan ama listede bulunmayanları kontrol ettirip, yine
ilçe seçim kuruluna bildirmesi,
·
Hangi partiye o vermeyi
düşünüyor ise o partinin il veya ilçe başkanlığına başvurarak sandık kurulunda
ve/ya il veya ilçe seçim kurullarında görev talep etmesi,
·
Sandık kurulunda görev
aldığı takdirde, oy torbaları ilçe seçim kuruluna teslim edilip tutanak
imzalanana kadar ayrılmaması (hırsızlığın %50si buralarda oluyor),
·
YSK tarafından açıklanan
sonuçlarla sandık kurullarının listelerini (bir kopyasını isteme yetkiniz
vardır) karşılaştırıp tutarsızlıkları ilçe seçim kuruluna YAZILI olarak
bildirmeniz.
·
Oy sayım ve dökümü
sırasında sandık kurulu başkanının (genellikle iktidar partisinden olur),
geçersiz (ya da geçerli) saydığı oylara ÇOK DİKKAT edilmesi (sandık kurulu
üyelerinin yorgun düştüğü saatlare denk gelen sayım-döküm işlemleri sırasında
da kolaylıkla suistimaller oluyor.
YSK'nun seçim sonuçlarına ilişkin ayrıntılı listeleri (her sandık için),
web sitesinde ilan etmesi yolunda dilekçe yağmuru.
2.
Partilerin yapması
gerekenler: Partilerin sandıklara( seçim merkezleri bilgisayarlarına) paralel
sistemlerde sonuçları sorgulamaları. Yani seçim kurullarına giden sistemin
birer benzeri partilere kurulur ve seçim kuruluna giden dataların aynısı eş
zamanlı olarak partilerin sistemlerine de gider ve sonuçlar karşılıklı olarak
doğrulanır_sağlanır.
3. Partiler, bireyler ve çeşitli kesimlerin birlikte yapması gerekenler: Ağ temelli yapılanma
NOT: http://esecmen.chp.org.tr/secim_guvenilirligi.aspx yandaki linki mutlaka inceleyeniz.
3. Partiler, bireyler ve çeşitli kesimlerin birlikte yapması gerekenler: Ağ temelli yapılanma
NOT: http://esecmen.chp.org.tr/secim_guvenilirligi.aspx yandaki linki mutlaka inceleyeniz.
Derleme ve çizim: A.Şükran Demiralp
1 Ağustos 2013 Perşembe
31 Temmuz 2013 Çarşamba
Tourette(turet) Sendromu için "Politika Belgesi" Hazırlanması Ön Çalışması
Sevgili dostlar; insan, hayvan, bitki, taş, toprak severler,
Canlı
Dostları Ağı(CDA) için, insanlar arasındaki farklılıkları anlayabilmek ve onların haklarına da saygı
duyabilmek yaşamı; diğer canlı ve cansızları anlayabilmenin doğru bir yoludur.
İşte,“normal” ve “anormal” uç tanımlarını bir tarafa bırakıp “farklı” orta
noktasında buluşmak ve bir tek canlı dahi olsa, onun haklarına saygı duymak,
varoluşa duyulan saygıdır. Bu nedenle, özellikle az gelişmiş toplumlarda ihmal
edildiğini düşündüğüm, gereken önem verildiği takdirde çok verimli ve yaratıcı
olabilen Tourette(Turet) Sendromlu bireyler ve yakınlarına, diğer
bireylerin farkındalık ve destekleri için böyle bir çalışma yapılması gerekiyor.
Çünkü: Bildiğim
kadarıyla, henüz, TS ile ilgili Türkiye’de herhangi bir dernek, vakıf vbg
mevcut değil. Türkiye’de ne kadar TS’li var bilgisine de ben ulaşamadım.
Dolaysıyla, her şeyden önce TS konusunda insanları bilgilendirmek, TS’lilerin
ihtiyaçlarının neler olabileceğini belirlemek, nelerin nasıl yapılabileceğini
irdelemek ve bir “Politika Belgesi” oluşturmak ihtiyacımız var. Bizlerin mesleği
doktorluk değil, ancak böyle bir çalışmaya kuvvetle ihtiyaç hissediyoruz. Siz
değerli katılımcıların katkıları çok değerli olacaktır. Bir konu ne kadar çok
çeşitli kişi tarafından bilinir ve desteklenirse, o kadar başarıya ulaşabiliyor. Bu daveti
psikiyatri, nöroloji, psikoloji ve diğer tüm tıp dallarından uzmanlara da
ulaştırmaya çalışıyorum. Aranızda / tanıdıklarınız arasında uzamanlar varsa,
katılım ve yardımlarınızı rica ederim.
Uzman olmasa da bir TS’li yakını olan birilerinin
bu çalışmayı başlatması doğaldır. “Ateş
düştüğü yeri yakar” deyişiyle bu sorunu yaşayan birey ve yakınlarının
sistemdeki TS konusundaki açığı fark etmemeleri mümkün değildir. Nitekim,
Köksal Toptan, Sabancı ailesi ve “Lorenzo’nun Yağı” filmi gibi örneklerde
çözümler, sorunları derinden yaşayanlarca araştırılıp üretilmeye çalışılmıştır.
Uzmanlar
aramıza katılabilirlerse, TS’ye bir de bizim penceremizden bakabilecekler.
(Keşke TS’li uzmanlar da bu çalışmadan haberdar olabilse. Bknz. O. Sacks:
Psikiyatr, KBB uzmanı, cerrah TS’liler).
Ve ek olarak şöyle bir gerçek de var: Sadece uzman kişilerin kendi
aralarında yaptıkları sempozyum vbg çalışmalar, bilimin halk kitlelerince
anlaşılmasına uzmanların da halkı anlayabilmesine pek katkı veremiyor. Bu
durum da yapılan bilimsel gözlemler ve deneysel çalışmaların sonuçlarını
olumsuz etkileyebiliyor:
▫
Gerçek
ve yaygın bir örnek: “Doktora verdiği ilacı kullandığımı söylüyorum, ama
kullanmıyorum. Çünkü, bir işe yaramadığını söylememe rağmen “işe yarar” diye
israr ediyor!
▫
Bir
hastadan: Her ilacın bir deneme süresi ve bu süre içinde olası yan etkileri
var. Hastayı bu süre içinde ilacın olası yarar ve zararlarına koşullamadan
bilgilendirebilmek önemlidir. Tıp
ampirik(deneysel) çalışır.
Yani, bilimin
halk ile etkileşimli olması, değişkenliğinin gelişim için gerekliliği;
bilimin de yanılabileceği konusu, koşulla(n)madan, doğru anlaşılabilmeli ve doğru anlatılabilmeli.
Bu nasıl
olabilir? Bir matematikçiden yola çıkarsak:
J.R.King: “Matematik hakkında hakkıyla yazmak kolay
değildir. Önce matematik için itici güç olan güzellik, sonra matematiğin amacı olan doğruluk ele alınmalıdır. Matematiğe hak ettiği önemi kazandıran
şey ise, matematiksel doğruların bize gerçeklik
hakkında verdiği bilgilerdir. Dolaysıyla güzellik, doğruluk ve gerçeklik
tek tek ele alınarak klasik felsefenin(KF) üç konusu ile yüzleşilir. Matematik
öğrenimi hakkında başarısızlığın nedenleri ve bunlar hakkında neler yapabileceğinizi
konuşmak için de, KF’nin 4ncü konusu olan etik de işe girer.”
“Matematik eğitimi matematikçilere
bırakılmayacak ölçüde önemlidir. JERRY P. King”
‘Matematik Sanatı’ kitabı, önsöz içinden J.P.King bu yargısı
özetle şöyle açıklanabilir: “Anlaşılan odur ki, çoğu matematikçinin matematik
hakkında yazmayı değil, matematik yapmayı, araştırmayı yani matematik yaratmayı
tercih etmesidir. Hatta, G.H.Hardy, ‘Bir Matematikçinin savunması’ adlı
kitabında artık matematik yaşamının bittiğini düşünenlerin açıklayıcı matematik
yazdıklarını ve kendisi de böyle bir kitap yazdığı için pişmanlığını dile getirmiştir.”
Ancak, giderek dünyada örneğin, J.P.King, Ali Nesin
gibi matematikçiler “matematik hakkında” kitaplar yazarak “1nci sınıf
matematikçi açıklama, eleştiri yazmaz” kalıbını da kırıyorlar.
Oliver
Sacks, Irwin Yalom gibi doktorlar, sadece doktorlar için değil, diğer insanlar
için de yazdığı kitaplarıyla tıpdaki benzer kalıbı kırdılar. Böylece, sanat
bilimi daha doğru anlatabilmeye başladı.
Bu gibi kalıpların
kırılmasıyla, disiplinler arası yaklaşımlar; sürece ilgili tüm paydaşları
katabilme, devreye girdi. Benzer şekilde eğitime yansıması “Senaryo Temelli eğitim” uygulamalarıdır. Artık, her dersin /
her konunun içinde bir diğerinin, her biri “bütün”ün parçaları olacak şekilde
bulunduğu yaklaşımı yaygınlaşıyor.
Kısacası,
amaç “öğrenme” ise, eğitim nasıl öğrencinin ihtiyaçları ve öğrenci dışlanarak
yapılamayacaksa, tıp da hasta sürece dahil edilmeden yapılamaz. Bu yaklaşım,
“bilgi”yi sadece belli bir kesime ait olmaktan kurtarır, diğerleri ile
paylaşmaya yöneltir. Bu durum da değişim ve gelişimi hızlandırır. Dolaysıyla,
artık “bilgiye sahip olan otoriter” yok olacak, bilgi çok farklı paydaşların
bakış açılarıyla denetlenebilecek, test edilebilecek ve yeniden
üretilebilecektir. İşte bu gibi nedenlerle, varlığını “koşullandırma” üzerine
kurmuş, aileden, okuldan başlayarak, her kurum bu bakışı terk etmek zorundadır.
Artık hasta,
aldığı tedaviyi sorgulamaktadır. Kendisine iyi gelmeyen bir tedaviyi,
literatürde diğer hastalara iyi geldiği yazıyor diye, kabullenmemektedir. Bu
noktada TS’li insanların durumu iyice karmaşıktır. Hele Türkiye gibi,
istatistiklerinde bile TS’ye yer vermemiş bir ülkede, TS’li azınlık olarak
temel haklardan yararlanma şansını, ancak ailesinin imkan ve mücadele gücü;
şansı ile, belki, elde edebilir. Bu durum TS’li ve ailesi için öyle zorlu bir
mücadeledir ki, bir yaşanmışlık örneğinde; Bknz. PAN Yayın, Gökçe Esen, Uçlarda
Gezintiler Kitabı
anlatılanlar buzdağının bir kısmı diyebiliriz. TS toplumda tanınmadıkça,
devletin kurumlarında da “suçlu birey” muamelesi görebilecektir. Bu durum birey
için bir yıkımdır. Gerçekte, belki de TS’li birey yüzeysel kalabilecek tik ve
takıntı ile yaşamını dengede tutabilecekken, “suç”, “günah”, “kötü” yargılarına
aileden itibaren maruz kalarak, davranışlarını kontrol edemediği için özgüven
kaybı ve zarar verme korkusu ile, intiharı düşündürecek kadar sonsuz kısır
döngülerin içine gömülebilecektir. İddiam odur ki, TS’li bireyi hafif baş
edebilir sendromlardan, baş edilemez “süper TS”ye sürükleyen şansın altında
farklılık ve ihtiyaçlarının anlaşılabilir olup olmaması yatar. Bu nedenle,
herhangi bir ortamda, otomatiğe bağlanmışçasına konuşan, bağıran, küfür eden,
davranış sorunları gösteren kişilere, tüm kalıplardan arınarak sakin
yaklaşabilmek, çoğu zaman görmezden gelmek ve hastane acil servislerinde_formalite ve
karmaşanın
içine asla sokmadan_ özel bölümler oluşturmak, duruma özel uzmanla acil
ambulans servisi vbg çok büyük önem taşımaktadır.
İşte bu gibi
nedenlerle bu çalışma, herhangi bir TS’linin yaşamını “sadece bilgisiz şansa”
bırakmamak, onların tanınıp, anlaşılabilmesi, genel ve bireysel ihtiyaçları
doğrultusunda, temel hak ve özgürlüklerden yararlanmalarını sağlarken,
diğerlerinin de haklarını göz önünde bulundurmak için yapılmaktadır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Tourette_sendromu linkine göre, TS “Nadir Hastalık”tır. Bu durumda TS, bir anayasa önerisi olarak da http://bit.ly/17MZWX9 linkine, “ortak akıl” çalışması içine konmuştur. Bu link içinde, 3.2 kapsamında Anayasa’da yer alması, TS’li birey ve yakınlarının yanı sıra, “çoğulcu demokrasi” adına da bir kazanım olacaktır.
Toplumlardaki, hatta dünyadaki, sorunların kökü ve sorun çözme yetmezliği, “nadir” olarak nitelenen durumları ihmali ile doğru orantılı olabilir. Çok sayıda sorunun, sorunların kimyası gereği, az sayıda kök sorunun çözülmeyerek zaman içinde katlanan ek sorunlar türetebileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir.
Tourette(Turet)
Sendromu hakkında Prof. Dr. Oliver
Sacks:
·
TS, canlı ve üretici bir hastalıktır. Sorun: Aşırılıklar. Bir TS
hastası: “Çok fazla enerjim var, her şey çok parlak, çok güçlü ve fazla,
hummalı bir enerji, … “
·
Gilles de la Tourette sendromuna her ırkta,
her kültürde, toplumun her katmanında rastlanır.
·
Dikkatliyseniz, bu sendromu bir bakışta
tanırsınız. Kapadokyalı Aretaeus bundan ikibin yıl önce köpek gibi
havlayanlardan, gözü seğirenlerden, suratına tuhaf şekiller verenlerden,
küfreden ve lanet okuyanlardan söz etmiştir. Bu belirtiler ancak 1885’te
Charcot’nun ve Freud’un dostu genç Fransız nöroloğu Georges Gilles de la Tourette’in bu anlatıları ve
kendi hastaları üzerinde yaptığı gözlemleri bir araya getirmesi ile klinik bir
sınıflandırmaya sokulmuştur.
·
Tourette’in tanımladığı sendrom,
spazmlarla bütünleşen tikler, irade dışı mimikler, katılmalar, başkalarının söz
ve davranışlarını taklit etmeler (ekolali ve ekopraksi), irade dışı küfürler ve
müstehcen konuşmalar (koprolali) şeklinde kendini gösteriyordu. Bazı bireyler
(ne denli kederli ve dertli olsalar da) tuhaf bir kayıtsızlık ve umursamazlık
içindeydiler; bazılarında garip, çoğu kez zekice, zaman zaman rüyayı andıran
çağrışımlar yapma eğilimi vardı. Bazılarında aşırı bir kışkırtıcılık ve
yönlendirme duygusu, sürekli fiziksel ve sosyal sınırları zorlama güdüsü,
çevreye tepki, sağa sola saldırma, eşyaları fırlatıp atma hali, bazılarında
şablon, saplantılı davranışlar görülüyor, hastaların hiçbiri diğerine
benzemiyordu.
·
Bir
hastalığın, kendini iyileşme olarak gösterebilme, harika bir sağlık ve iyi olma
hissiyle ikilemi ve sonraları acımasız potansiyelini ortaya çıkarması, doğanın
oyunlarından, ironilerinden biridir. Bu ikilem birçok sanatçıyı özellikle
sanatla hastalığı bir tutanları cezp etmiştir.
NOT: Sadece
TS olarak baktığımızda, çok az sayıda insana ulaşmaya çalışmak gibi görünse de,
“farklılıkları anlayabilmek” olarak bakınca, toplumun önemli bir kesimi işin
içinde denilebilir.
BU DAVET, (lütfen hemen sağdaki linke TIK); BİR
ORTAK AKIL ÇALIŞMASININ SONUÇLARINDAN _aşağıda: 2.8_
YOLA ÇIKARAK YAZILDI:
"2.8. İLETİŞİM
YETERSİZLİĞİ VE KAVRAMLARA FARKLI ANLAMLAR YÜKLENMESİ -
2.8.2.
Ortak Katılımcı Görüşü: Kişiler fikirlerini ifade edebilecekleri uygun
demokratik ortamlar bulamıyorlarsa, ihtiyaçlarını birer politika belgesi
olarak hazırlamalıdırlar.
Önerilebilir
Eylem:
BN’nın elindeki belgeler bu
çalışma havuzuna küçük bir katkı olabilir. Bu belgelerin en azından formatları
örnek alınarak çeşitli konularda Politika Belgeleri (örn. Hayvan
Hakları PB) hazırlanıp, siyasi partilere (iktidar, muhalefet dahil)
önerilebilir. Bu yolla, genellemeler yoluyla siyaset yapma üslubu yerine bir
politika belgesinin netliği içinde siyaset yapma konusunda da iyi örnekler
ortaya çıkabilir."
Facebook
grubumuza katılabilirsiniz: https://www.facebook.com/groups/606595136028806/
A.Şükran
Demiralp
Etiketler:
Çoğulcu Demokrasi,
Depresyon,
Hiperaktivite,
Koşullanmama Hakkı,
Nadir hastalık,
Obsesyon,
Takıntı,
Temel hak ve özgürlükler,
Tik,
Tourette Syndrome,
Turet Sendromu
7 Temmuz 2013 Pazar
3 Temmuz 2013 Çarşamba
KISIR DÖNGÜLER NASIL KIRILABİLİR?
Geçmişten
günümüze siyaset aynı kısır döngüsünde devam ediyor diyebiliriz. Siyasiler ve
seçmenleri arasındaki bu kısır döngü, seçmenin davranışı ve sonuç olarak ele
alınırsa “yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak” denilebilir.
Aşağıda, bir
gazetedeki köşe yazısından "alıntıların" da bulunduğu maddelere göz atınca,
yıllardır bazı seçmen davranışı olarak somut gibi görünen “Hangi partiye oy verMEyeceğini bilmek” gerisini bilememek /
bilebilmek için irdeleyememek olarak görünüyor. Görüşü, inancı vbg ne olursa
olsun, herhangi bir seçmen nesnel
değerlendirebiliyorsa, aşağıdaki seçmenin vardığı sonuçlara yaklaşabilir:
1.
Teknolojiyi
üreten kim? Satın alan kim? Türkiye’nin hedefi neydi?
2.
"Frensiz
araba ile yola çıkılırsa ne olur?"
3. İktidar / muhalefet; kim ne derse: ”.. Bu mesele olmuş mu, olmamış mı? Her
şey olabilir, çeşit çeşit insan var bu ülkede. Sürekli aynı mesele söylenirse
ne olur?" (Yaraları kaşımak gibi) Dolduruşa gelenler neler yapabilir? Amaç ne
olmalıdır? BÜTÜN’nün hakları ihmal
edilirse neler olur? Hani nerede o BÜTÜN’e
değer veren KONUŞMALAR?
4.
“Dün
neydi, bugün ne?”
5. "Ben
tüm seçimlerde X partisine oy verdim... 'Şimdi kime oy vereceğim?' Bilmiyorum.
Bundan sonra X partisine asla oy vermeyeceğim, bunu biliyorum.”
6. "Yanıtlanamayan
sorular, iktidarların kanseridir." Bu kanserler ülke bütünlüğüne metastaz yapmadan;
yayılmadan, neler yapılabilir?
7. "Kendine
göre tartısı olan bir insanım. X Partisi’ne oy verdim ama ihanete uğradım. Ben önce çalışıyorum, sonra ay sonunda
maaşımı alıyorum. Maaş peşin verilmiyor ama oy peşin veriliyor. Maaşımı
peşin almışım sonra sözleşme görevlerimi yerine getirmemişim, hatta tam tersi
davranmışım. Bu da öyle bir şey işte."
BU DURUMDA BU ZAMANA DEK YAPILANLAR
DIŞINDA FARKLI BİR ŞEYLER YAPMAK GEREK. SEÇMEN SEÇİLENİ KENDİNİ TEMSİL EDECEK
DİYE SEÇİYOR. SEÇİLENİN VERDİĞİ SÖZDE
DURMASI İÇİN SÖZ VERMESİ GEREKLİ AMA, YETERLİ OLMADIĞI AŞİKAR. YETERLİLİK
İÇİN ÖZELLİKLE YUKARIDAKİ 7NCİ MADDE
HEPİMİZ İÇİN _MİLLETVEKİLLERİ DAHİL_ GEÇERLİ OLABİLMELİ DİYORSANIZ, NELER
YAPABİLİRİZ?
A.Şükran Demiralp
http://bit.ly/Z23P6F
linkinden BİR
ÖNERİ: “Milletvekili yemini, halkın oylarıyla seçilecek olanların uymayı taahhüt
ettikleri kapsayıcı ve de çok değerli bir etik güvence’dir.
Bununla beraber, bu etik güvence’yi
gündelik siyaset yaşamının uygulamalarına tercüme edebilecek daha somut, daha denetlenebilir güvencelerle
desteklemek de en az birincisi kadar değerli ve gereklidir.
Ama esas kazanç, güvence veren ve ona
uyabilen az sayıda da olsa seçilmişin yaratacağı ahlaki değer tabanı olacaktır.
Bu tabanı inşa etmeden siyaseti, kurumlarını, o kurumlarda görev alanları
eleştirebiliyoruz. Bunun bir yararı olmadığını, yarar sağlamak bir yana,
toplumun düzgün insanlarının siyasetten bucak bucak kaçarak siyasetin gerçekten
kirli bir iş olarak tescil edilmesine yol açtığını artık görebilmeliyiz.”
19 Haziran 2013 Çarşamba
TRAFİK DURUMU İÇİN BİR İRDELEME
http://www.trafikturkiye.com/istatistik.html
linkine göre:
Rev 2: 15 Mart 2021: "*TÜRKİYE'NİN YILLIK PETROL TÜKETİMİ 25 MİLYON TON'DUR.
/--------------------------------------------------------------------------------------/
*İSTANBUL'DA YAKLAŞIK 2.500.000 ARAÇ BULUNUYOR
BUNLARIN YAKLAŞIK 18.000'İ TİCARİ TAKSİ
VE YILDA 4.500.000 TON BENZİN TÜKETİLİYOR
İSTANBUL'DA BİR GÜNDE YAKLAŞIK OLARAK,
ORTALAMA 300 ARAÇ TRAFİĞE YENİ OLARAK GİRİYOR."
/--------------------------------------------------------------------------------------/
"İSTANBUL'DA BİR GÜNDE YAKLAŞIK OLARAK, ORTALAMA 300 ARAÇ
TRAFİĞE YENİ OLARAK GİRİYOR!” (2013)
Anlayışıma
göre, bu durumda, 1 günde 300 yeni araç trafiğe girerse, ertesi gün bir önceki
gün ile birlikte 600 araç trafikte olacak demektir. Bu şekilde devam edersek,
10. Günde trafikte 3 bin, 100. günde 30 bin, 300. Günde 90 bin ve 1 yılda 100 binin
üstünde araç trafiğe eklenecek demektir.
2010
Aralık ayı itibarıyla, 15 Milyon civarı aracın trafikte olduğu söyleniyor.
İyimser
bir tahminle, yıllık araba artış sayısının 100 bin olarak sabit olduğunu varsaysak
bile, 2012 Aralık ayı için, en az 200 bin araç trafiğe eklenmiş demek oluyor. SORU 1: Alt yapı; yollar ve otopark alanları ve sürücülerin kurallara uyma titizlikleri bu
artışı karşılayabiliyor mu?
ÜLKE
|
Karayolu %
|
Denizyolu %
|
Havayolu %
|
Demiryolu %
|
Amerika
|
27.2
|
24.0
|
10.5
|
38.3
|
Türkiye
|
95.0
|
0.8
|
0.2
|
4.0
|
Üç tarafı denizle
çevrili ülkemizde ulaşımın denizden karşılanan payı %1’in altında, demiryolundan
ise %5’in altında? ULAŞIMIN %95’i
KARAYOLUNDAN karşılanıyor. Tabloda
Amerika’ya bakar mısınız?
Bilim, akıl, sezgi,… tablo açık! Kazaların maddi boyutu 650 MİLYON
DOLARI AŞTI. MANEVİ BOYUT? (2013)
Rev.2 30 Ağustos 2016
"İstanbul’un kronik trafik sorununun maliyeti? Metodu belirsiz hesap örneklerinden: Benzin ve asgari ücrete göre hesaplanan maliyet yılda 1.5 milyar Dolar (18.01.07)...
FSM Köprüsü’nde 2 şeridin 3 ay trafiğe kapatılmasının yakıt ve iş kaybı maliyeti 90 milyon TL. Buna uluslararası transit araçların 54 milyon TL ulaşması beklenen ticari zarar ve ceza da eklenince fatura 144 milyon Lirayı aşıyor (23.06.12)...
TBMM’e sunulan araştırma önergesine göre 45 dakikalık trafik tıkanıklığının bedeli yılda 2 milyar Doların üstünde (28.11.07)...
Harcanan zaman, iş gücündeki kayıplar, fazla yakıt tüketimi yıllık kayıp 5 milyar 40 milyon TL (29.10.12)." Kaynak: http://www.herkesebilimteknoloji.com/yazarhp/trafik-derdine-care
Rev.2 30 Ağustos 2016
"İstanbul’un kronik trafik sorununun maliyeti? Metodu belirsiz hesap örneklerinden: Benzin ve asgari ücrete göre hesaplanan maliyet yılda 1.5 milyar Dolar (18.01.07)...
FSM Köprüsü’nde 2 şeridin 3 ay trafiğe kapatılmasının yakıt ve iş kaybı maliyeti 90 milyon TL. Buna uluslararası transit araçların 54 milyon TL ulaşması beklenen ticari zarar ve ceza da eklenince fatura 144 milyon Lirayı aşıyor (23.06.12)...
TBMM’e sunulan araştırma önergesine göre 45 dakikalık trafik tıkanıklığının bedeli yılda 2 milyar Doların üstünde (28.11.07)...
Harcanan zaman, iş gücündeki kayıplar, fazla yakıt tüketimi yıllık kayıp 5 milyar 40 milyon TL (29.10.12)." Kaynak: http://www.herkesebilimteknoloji.com/yazarhp/trafik-derdine-care
SORU 2: NEDEN İSRARLA
KARAYOLU?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)